İyi Okumalar!..
Herkes bir şeylerin peşindeydi, sürekli bir yerlere koşuşturuyor,bu güzelim şehrin içinde yavaş yavaş kayboluyorlardı.Hayat standartları ne kadar farklı olsa da;sadece bu güzel şehri,bu güzel ülkemizi işten eve,evden işe bir şekilde geçirmek zorunda kalan insanları görünce inceden bir kalbim sızlamıyor değildi.
Biz onların güvenliği için orada savaşırken onlar burada topraklarımızın tadını çıkaramıyorsa ne önemi var savaşmanın?
Hak eden,hak ettiğini alamıyorsa;biz neden kan döküyorduk?
Hep sorguladım,hep de sorgulayacağım.Çünkü burası;Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının binbir zorluklarla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve biz bu ülkenin böyle mahvolmasına izin vermeyeceğiz.
Bizimkiler dinlenmek istedikleri için akşam yemeğini yemiş kenara çekilmiştik, açıkçası uzun bir süre sonra bu güzel manzara eşliğinde dinlenmek çok iyi gelmişti.
Önünde durduğum uzun camdaki yansımamı es geçip o bilmem kaç katlı binalara ve caddeye baktım.Durmadan arabalar geçiyor, ışıklar asla sönmüyordu.
Huzurla elimdeki kahvemden bir yudum aldım.
Dibimde öten titreşimle yerimde doğrulup açmakta zorlandığım gözlerle etrafa baktım,ses yerden gelince hiç düşünmeden elimi yere atıp telefon olduğunu düşündüğüm cihazı aramaya başladım.
"Açın şunu artık."Naz'ın uykulu sesiyle yüzümü ekşittim,sabaha kadar uyumayıp kendi çapımızda eğlendiğimiz için şuan gözümü dahi açamıyordum.
Sonunda telefon elime gelince hemen ekrana baktım,Bulut arıyordu.Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Günaydın Hazal,hadi kimse uyanmadan Demet'i al da çıkalım."gözlerim Demet'e kaydı,hemen yanımızda ki yatakta uyuduğu için yanımda ki Alçin'i rahatsız etmeden onun olduğu yatağa geçip sessizce seslendim.
Alçin, aslında Oğuz'la kalacaktı ama biz onu kendi tarafımıza çekip birlikte kalmamızın daha iyi olacağını belirtince vazgeçememişti,zaten öyle de bir şansı yoktu.
Gözlerini açınca bakışlarımla "Hadi."diyip kendimi banyoya atıp telefona baktım,Bulut hâlâ kapatmamıştı.
"Kimse dediğin insanlar özel kuvvetçi Bulut, çoktan senin uyanıp bir şeylerin peşinde koştuğunu anlamışlardır."bir yandan da yüzümü yıkamaya başladım."Benden bahsediyoruz Hazal, başarılı bir istihbaratçıdan.Ayrıca,anlasalar da bir şey olmaz.Sonuçta aynı iş, asıl sen kızlara belli etme, endişelenmesinler."
Tabii onlar çoktan derin uykularında oldukları için hiç bir sorun yoktu.
Birkaç dakika içinde Demet'le hazırlanıp yola çıktık.Gün yeni doğuyordu ve benim aklıma çoktan çılgın planlar gelmişti bile.Geldiğimiz cafeyi dikkatle inceleyip uygun bir masaya oturduk,sabah saatlerine rağmen hatrı sayılır bir kalabalık vardı.
Geceyi çok seviyordum ama bu saatleri de es geçemeyiz, çünkü havanın yeni doğması insanların yeni yeni güne başlıyor olması çok güzeldi.
Masaya rahat bir tavırla orta yaşlarda siyah saçlı ve mavi şapkalı bir adam yaklaşınca hepimizin bakışları ona kaydı.
"Bu işte."Demet'in sözleriyle adamı incelemeyi kestim,daha önce mavi şapka detayını söylemişti ama yine de incelemekte fayda vardı.
"Günaydın."ses tonu da tarzı gibi rahattı,yani sanki arkadaşmışız gibi masaya çökmüştü.
Fakat onunla birlikte masaya garson gelince Bulut o işi halletmiş, konuşmamız için yer açılmıştı."Bulut Duman,"düşünceli haliyle kaşlarını çattı."Tanışıyorduk sanki?"soru sorarcasına bakmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRK
Aksi"Senin en güzel süsün,Türk oluşun." ... Önümdeki M-16'ya bakmaya devam ettim. "Ya sen şehit olup gideceksin.Yada ben," Ona döndüm.Sustu,iki deli asker için bu aşk çok fazlaydı. Elimi tuttu, gülen yüzüyle. Gözlerini,gözlerime kilitledi."Birlikte şehi...