İYİ OKUMALAR♥️
Herşeyi unutana dek bu şehirde bu ülke de son adımlarımızı atıyorduk. Gidiyorduk. Herşeyi ardımızda bırakarak. Hiçbirşeyi umursamadan. Gidiyorduk. Bir intikam ateşi sona ermişti. Herşey öğrenildi ve intikam ateşi söndü. Şimdi sıra tamamen erimeden içimdeki ateşi söndürmekteydi. Ve bunu herşeyin yaşandığı şehirde yapamazdım. Gitmeliydim. Ve gidiyordum da...
***
Uçağa yaklaştığımızda "Biletimi ver." Dedim Çağlaya.
"Ne bileti? Biletler orda kaldı!! Kırk saat çantadan çıkarmaya uğraşmayalım diye koltuğun yanındaki sehpaya koymuştum!!!" Kahretsin!!
"Çağla uçak kalkacak sen biletler orda kaldı diyosun!!" Dedim bağırarak.
"Se-sen hostesi oyala. Bilet sehpada kaldı felan de. Ben hemen alıp geliyorum." Diyerek koşmaya başladı. Bilet sehpada kaldı ne demek yaa. Uçağın kalkmasına tam bir dakika vardı. Lanet olsun.
Hızlı adımlarımla uçağa gittim.
"Biletinizi alıyım?"
"Kardeşim bileti getirecek. İçerde unutmuşuz. Lütfen bekleyebilir misiniz?"
"Uçağın kalkmasına bir dakika var hanımefendi. Bir dakika içinde kardeşiniz gelirse binebilirsiniz?" Dedi ve uçağa girdi. Lanet olsun!!! Lanet olsun!!
"Hadi Çağla. Hadi." Dedim kendi kendime.
Görüş alanıma Çağla geldiğinde nefes nefese yanımda bitti.
"Yok"
"Ne yok?!"
"Biletler yok. Sehpanın üzerinde, koltukta hiçbir yerde yok."
"Ne demek yok Çağla?!!"
"Yok işte yok. Her yere baktım. Yok." İlla bi sorun çıkacak illa.
"Çanta da olabilir mi?" Dedi çaresizce.
"Ne biliyim. Biletler sendeydi. Sehpaya koyanda sensin." Dedim ve hızlı adımlarla havaalanına girdim. Arkamda bana yetişmeye çalışan Çağla
"Ee ne yapacağız şimdi?" Dedi çaresizce. Bende bu sırada cüzdandan pasaport ve para çıkartıyordum. Cevap vermeyerek bilet gişesine ilerledim. Elimdekileri bayana uzatarak
"Londraya iki tane tek gidişlik."
"Çağla pasaportunu ver." Dedim Çağlaya dönerek. Pasaportu hızla çantasının ön gözünden çıkartarak uzattı.
"Hanımefendi maalesef uçak kalktı."
"Uçağın kalktığını biliyorum. En yakın hangi saatte varsa onu verin!!" Dedim sertçe. Kadına çıkıştığımı fark ettiğimde
"Pardon. Londraya en yakın hangi saatte bilet varsa iki tane tek gidişlik alabilir miyim?" Dedim sabır dilercesine.
"Maalesef. En yakın yarın sabah on da var."
"Ne demek en yakın yarın on da var? Hanfendi siz benimle dalgamı geçiyorsunuz?"
"Lütfen biraz sakin olun. Dediğim gibi yarın ona kadar olan bütün biletler tükendi." Dedi çekinerek. Sabır dilercesine gözlerimi yumdum.
"Pekala. İki tane tek gidişlik alabilir miyim? Londraya." Dedim sakinleşmeye çalışarak.
Aradan iki dakika geçmesiyle bayanın "buyrun" diyerek uzattığı biletleri alarak çıkışa yöneldim.
"Yarın mı-"
"Çağla sus." Dedim bavulu sürüklerken.
Kapının önünde bekleyen taksiye bindiğimde Çağla da yanıma bindi. Şoför bavulları yerleştirip arabaya bindiğinde
"Nereye?" Dedi.
Evin yerini söylediğimde kafasını sallayarak motoru çalıştırdı.
Burnumdan soluyordum. Camı açarak hava almak istedim. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Sanki evren gitmemem için elinden geleni yapıyordu. Delirmek üzereydim.
Arabanın durmasıyla rahatlamak için yumduğum gözlerimi açtım. Dakikalar önce ilk ve tek evimden gitmek için çıkmıştım. Ve yine dakikalar sonra evimdeyim. Arabadan inerek evin önüne ilk adımı atmamla kulağıma Safarinin sevinç sesleri doldu. Tekrar arabaya yönelerek ücreti ödedim. Korumalar valizleri alırken yavaş adımlarla eve ilerledim. Havlayarak üzerime atlayan Safarinin başını okşayarak sevmeye başladım.
"Ne işiniz var burada?" Diyerek kollarını iki yana açmış şaşkınlıkla bahçeden bize doğru ilerleyen babamın sesini duymamla irkildim.
"Neler oldu? Bir şey söylemeyi düşünüyor musunuz!?"
"Baba bi sakin olur musun? Lütfen bahçede konuşalım." Dedim çekinerek. Nefesini sertçe soludu. Bahçeye ilerlerken babam
"Banu, Uraz bahçeye gelin." Diyerek seslendi.
"Uraz, oğlum baban çağırıyor. Ne oldu Ferit n- Azra! Çağla!! Ne işiniz var burada?"
"Geç geç. Ne işlerini var anlayacağız." Diyerek eliyle koltuğu gösterdi babam. Abim içerden bahçeye yönelerek
"Efendim bab-" diyeceği sırada bizi görmesiyle şaşkınlığa uğradı. Sessiz sedasız yavaş adımlarla ilerleyerek karşıma oturdu.
"Karar değiştireceğiniz hiç aklıma gelmezdi." Dedi bizden açıklama bekleyerek.
"Karar değiştirmedik. Biletler kayıp oldu."
"Aslında şöyle oldu. Havaalanın da bir adam bi kadını rahatsız ediyordu. Azra da yardım etmek için oraya gitti. Bende arkasından kalkıp gitmemesi için engel olmak istedim. Gider ayak başımıza bela almayalım dedim. Ben engel olana kadar Azra uzaklaşmıştı çoktan. Havaalanına geldiğimizde hazır olsun diye biletleri lobi de ki sehpaya koydum. Onu orada unutup uçağa gittiğimizde orda unuttuğum aklıma geldi. Tekrar lobiye gittiğimde biletler koyduğum yerde yoktu. Hepsi benim hatam. Özür dilerim Azra." Diyerek kafasını yere eğdi.
"Özür dilenecek birşey yok. Ben o kadına yardıma gitmeseydim. Biletler çalınmayacaktı. Boşluğumuza geldi." Dedim Çağlayı rahatlatmak için.
"Bari bu işi becerseydiniz." Diyerek dalga geçti abim. Ama dalga geçmesi babamın sert bakışlarını abime fırlatmasıyla kısa sürdü.
"Bu gün beceremesekte yarın sabah uyanınca bizi göremezsen bilki becermişizdir." Dedim sert bakışlarımla. Bu sinirin üzerine abimin dalga geçmesi patlamama saniyeler bırakmıştı.
"Herşeyi öğrendiğinize göre bize müsaade edin." Diyerek Çağlaya peşimden gelmesi için göz attım.
"Peki kızım. Hadi gidin de dinlenin biraz." Annemin bizi onaylamasıyla eve yöneldim.
Patlamamak için derin nefes alarak merdivenleri çıktım. Odaya girdiğimde arkamı dönerek kapıya yöneldim. Çağla tedirginlikle içeri girdi.
Odada burnumdan soluyarak ordan oraya ilerliyordum. Bunu fark eden Çağla
"Biraz sakin mi olsan Azra. Bu gün gidemesekte yarın gideceğiz sonuçta." Dedi.
"Artık burada bir saniye bile kalmak istemiyorum. Bu şehirden bu şehirdeki insanlardan nefret ediyorum. Burası artık üstüme üstüme gelmeye başladı. Yeter!!" Diyerek isyanlarımla dizlerimin üzerine düştüm. Başımı yere değdirerek kollarımı kafama sardım.
"Yoruldum... Yaşamaktan yoruldum." Sözlerim bir fısıltıdan farksızdı.
"Azra lütfen kendine gel. Yarın gidicez zaten. Lütfen toparlan. Hadi. Hadi dışarı çıkalım. Sahile felan gidelim. Şelaleye gidelim. Birşeyler yapalım. Hadi. Sen bu değilsin. Pes etmek sana göre değil. Senin soy adın güçlü. Gücün kalmasada güçlü gözükmek zorundasın. Sen busun Azra. Hadi toparlan. Lütfen."
"Tükendim. İnsanlara güçlü görünmekten yıldım. Ben bunu istemiyorum. Güçlü olmak istemiyorum. Artık içimdeki acıları hissedemiyorum. Ve bu bana çok ağır geliyor. Hissedememek çok ağır. Bu beni bitiriyor." Artık çok çaresizdim.
Gitmeden önce olmasından korktuğum üç şey vardı. Tükenmek onlardan biriydi. Çoktan korktuğum başıma gelmişti.
Hiçbir şey demeden ifadesiz yüzümle yatağıma girdim. Göz yaşlarımı silmeden gözlerimi uykunun hissizliğine bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bendis ve Eresbos
Teen FictionBENDİS VE ERESBOS ( AY VE KARANLIK ) Azra küçüklük arkadaşının katili olan Mahiri ilk gördüğünde işlerin buraya geleceğini düşünmemişti ondan etkilenmişti ama intikam almalıydı... İntikam almakla başlayan savaş bitmek bilmiyordu. AZRA & MAHİR NOT: S...