Yüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden yüzlerce gözyaşı damlası süzülse de, bu sessiz ve yaralayan gönül hastalığından şikayetçi değildi. Ta ki derdini içine gömdüğü o kâğıtları bir yel savurup, elleri kitap kokan o adamın göğsüne çarpana kadar... (Kurgudur.)