1: Altın Şehir

32.7K 728 496
                                    

Işıl siyah kredi kartını çıkardıktan sonra otuz milyarlık çantayı almak için şifreyi girdi.

Iki  arkadaşı ona özenerek bakıyordu. Mira'nin durumları kötü değildi. Aksine Türkiye'nin en zengin aileleri arasındaydılar.

Ama servetleri, çıkardıkları araba markası ile türk lirasına değer katıp dünyadaki en zengin yirmi aile arasına giren Işıl Çalışkan'ın ailesinin servetinin yanından bile geçemezdi.

Çalışkan. Yıllar önce dedesi soyadı kanunu ile bu soyadını almıştı kendine. Gelişmeyi, çalışmayı çok seviyordu ve ülkesine her zaman yardımı dokunmuştu. Oğulları ve torunlarıda yıllar boyu bu soyadına layık kalmıştılar. Tabi Işıl gelene kadar. Dedesi muhtemelen onu gördükçe mezarında taklalar atıyordu.

"Bu çantayı o kadar beğendin mi? Sınırlı üretim bile değil."

Işıl çalışandan çantasını alıp başını iki yana salladı.

"Hayır. Sadece bu markanın ürünlerine sahip olmayınca kendimi kötü hissediyorum."

Elif ve Mira göz devirdiler. Işıl fark etmemişti bile.

"Size yemek ısmarlamamı ister misiniz? Nusretteki şu altın parçalı eti merak ediyorum."

Elif sinirden gülümsedi. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu.

"Burslu okuduğumu bilmiyor musun? Yanında nasıl ezildiğimi görmüyor musun? Bize pahalı yemekler yedirmen sadece üzülmemize neden oluyor."

Işıl anlamayarak kahkaha attı.

"Pahalı et yemek seni neden üzsün ki? Isterseniz alışveriş yapalım. Telefonun ekranı çatlamıştı sana yenisini alayım." Işıl hevesle konuşmaya devam ederken Mira kopacak kıyamete kendini hazırlamaya çalıştı. Bunun olmasını istemiyordu. O yüzden Elifin neden sinirli olduğunu anlatmayı seçti.

"Sevgilisinden ayrıldı. Bundan haberin bile yok kafayı alışverişle bozmuşsun. Sana alındı."

Işıl'ın hüzünle ne olacağını sormasını bekledi Mira. Sonuçta Elif ve Selçuk dört yıldır sevgiliydi.

Ama öyle olmadı. Işıl kahkaha atıp alkışlamaya başladı.

"Senin için çok sevindim. Zaten çirkin ve fakir bir çocuktu. "

Fakir dediği çocuk bir milyonerdi. Elif gururunun bin parçaya ayrıldığını hissetti.

"Keşke cüzdanın kadar kalbinde dolu olsaydı. Bir daha seninle görüşmeyeceğim."

Elif göz yaşları içinde uzaklaşırken Işıl ne dedim ki diye sorduğunda Mira sinirden gülümsedi.

"Umarım siyah kredi kartların ve dior çantalarınla mutlu olursun. Seni seven bir kalbi hak etmiyorsun."

Iki arkadaşı uzaklaşırken Işıl şaşkınlıkla arabasına bindi. Ne demişti ki?

Çocuk fakirdi ve anlı fazla küçüktü. Kolları da fazla kısaydı. Işıl onu görünce gülmemek için zor duruyordu.

Arabasına binip et restoranına arabasını sürdü. Bir yandan da kendi kendine konuşuyordu.


"Dost dediğin doğruyu söyler. Regl oldu herhalde."

Gelen korna sesiyle camını açtı Işıl. Yanına yaklaşan arabadaki adam sinirle bağırmaya başladı.

"O beyinle bu arabayı nasıl aldın sen? Boş yolda zikzaklı gidiyorsun."

Işıl sinirle kafasını çıkardı.

"Trafikte sinirli olmak çok yanlış. Terbiyeli olun lütfen."

ELVEDA SOSYETE!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin