Olduğum yerde kala kaldım. Bu da neydi ?
Şimdi bir araya gelmiş iki sözcüğün anlamını unutmuş gibiyim bir anda. İnsanların birbirine duydukları sevdiği ifade etmek için kullandığı sözcükler degil miydi bu ?
Peki ya bu adam beni, nasıl sevebilirdi ?
Ben bu adamı ilk kez görüyorum ve bana beni sevdiğini söylüyor. Hiç konuşmuşluğum olmayan hatta görmüşlüğüm olmayan biri bana beni sevdiğini söylüyor.
Kafamın içinde çok fazla soru dönüyordu. Hepsi bir cevap arıyor.
Boğazımı temizleyip kendimi topladım. Açıkçası alıcağım cevaptan korkuyordum. Bu adamın ne yapıp ne yapamacağını kestiremiyorum. Kendisi oldukça kurnaz. Abimi tuzağa çekip beni bu evliliğe mahkum edecek kadar hemde.
"Sizi tanımıyorum bile. Sizi bu aptal evlenme işinden sonra tanıdım,ben." Sinirle çıkışımın ardından gözlerinin içerindeki az önce bana o sözleri söylerken ki duygular bir anda yok oldu. Şimdi işin rengi değişmişti. Gözlerindeki güzel bakış yerini eski duygusuz bakışlarına bırakmıştı.
"Yüzünüzü bile görmediğim adam bana 'seni seviyorum ' diyor. Aslına bakarsanız şu anda sizde komik bir durumdasınız. Az önce bana dediğiniz gibi şimdi sizde o durumdasınız." Gözlerini üzerimden bi an olsun kaçırmadı ya da çekmedi. Odak noktası sadece gözlerimdi. Belki söylediklerimi bile dinlemiyordu bilmiyorum.
Bu durum beni daha çok sinirlendiriyor. Bunların sorumsu olan kişi dediklerime karşı bir tepki vermiyordu çünkü.
Öne bir adım atarak baş parmağımla onu işaret ederek konuştum.
"Siz benim hayatımı mahvettiniz ! Sizin yüzünüzden ben ders çalışmayı bıraktım. Günlerdir uyuyamıyorum. Rahat nefes alamıyorum. Bulanıyorum. Ağlıyorum sadece." Dedim, içimdeki her şeyi bırakarak. Yüksek sesim odada yankılandı.
Kaşları çatıldı. Artık ikimizde sinirliydik.
Ama en çokta ben...
İçimdeki bütün her şey çıkmak istercesine dilimde sıralanıyordu. Öyle boğulmuşum ki,o adama bütün nefretimi kusmak istiyorum. Bedelini sözlerimle ödetmek istiyorum.
Belkide bütün sininirim bunaydı. Elimden hiç bir şey gelmemesi. Sadece mahkum olmama sinirleniyordum. Hiç bir şeye etki edemeden sadece verilmiş bir kağıdın üzerinki yazılanları uyguluyorum. Ne elimi kaldırmaya iznim var nede başımı. Sadece uygulamamı istiyorlar.
Canımı yaka yaka her şeyden vazgeçerek uyguluyorum kağıdın üzerindekileri.
Karşımdaki kişi bu kağıttaki yazıların sahibi.
"Ben ne evlenmek ne sizi görmek istiyorum ! Bu iğrenç şeye abimi siz karıştırdınız. Her şeyin farkındayım. O günde her şey planlıydı. Abime bu tuzağı sırf benimle evlenmek için kurdunuz." Sinirle ayağa kalktım.
Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bu adamın önünde ağlamak istemiyorum. Kendimi güçsüz duruma düşürmek istemmiyorum. Çünkü ben güçsüz degilim.
Hayır, hayır sakın ağlama ! Bu adamamın önünde kendini ezdirme, Fidan.
Aklımda sürekli şu cümle dönüyordu.
Sakın ağlama, Fidan !
Sinirle masasına doğru eğilerek konuştum.
"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
ChickLit"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...