Annem göz yaşlarını silerek odanın kapısına baktı. Kenanın gözleri benim üzerimdeydi. İğrenç gözleri üzerimde gezerken başımı hırsla önüme çevirdim.
Annem sanki az önce ağlayan durumundan yakınan kendisi değilmiş gibi yengemi omzundan tutarak gülümseyerek konuştu.
"Hadi geç kaldık." Yengem itiraz etti edicekken ben başımı iki yana salladım. Benden onay aldığında umutsuzlukla başını eğip çıktı. Kapı kapandığında Kenan aynanın karşısına geçerek aynadan bana baktı.
Gözleri üzerimdeki gelinlikte dolaşıyordu. "Güzel görünüyorsun." Yüzümü ekşittiğimde sanki bu hareketim ona komik gelmiş gibi alayla gülümsedi.
Ellerini omzuma koyduğunda kaşlarımı çatarak ona baktım. Ondan uzaklaşmak için hamle yapacakken kulağımın arkasından fısıldamasını duydum.
"Ama biliyorsun ki güzellik sadece başa bela, meleğim." Sözlerinden sonra aynadan ona bakarken tekrar konuştu.
"Kaybettin, Fidan. Bana karşı kaybettin. Bütün o çırpınmaların erteleme çabaların ve abinle çıkar yol araman hepsi boşa çıktı. Ve birazdan resmi olarak müstakbel eşim olaraksın." Bu sözleri beni sinir ediyordu.
"Ben hiç bir şey kaybetmedim. Kaybeden asıl sensin. Benimle evlenerek mutlu olacağını sanıyorsun. Ama hiçte öyle olayacak." Kendimden emin kindar sözlerimden sonra alaylı gülümsemesi genişledi.
"Bedel ödemeni görmek için sabırsızlanıyorum, meleğim."
•••
Gözlerimi camdan dışarı çıkardığımda buranın bir deniz kenarı olduğunu farkettim. Kumsala yakın bir yerdi. Üst kısmında taşlar olan bir yerde dügün iiçin insanlar toplanmıştı. Manzara oldukça güzel gözüküyordu.
Gözlerimi uzaktaki denizden alarak önümdeki alana çevirdim. Bir çok masa vardı. Masaların üstünde sütünlere bağlanmış tüller vardı. Tüller leylak rengindeyi.
Tüllerin yanı sıra yanlarında narin beyaz nergis ve adını bilmediğim beyaz çiçekler vardı. Hepsi canlı çiçeklerdi. Ortama güzel bir narin ve güzel bir görüntü oluşturuyordu. Gözlerimi masalara çevirdiğimde gözlerimi ilk masadaki mumlar ve büyük ortaya yerleştirilmiş beyaz vazolarda bulunan leylak ve beyaz renklerindeki çiçekler vardı. Sanırım leylak olanlar lavantaydı.
Masanın üzerindeki yemek takımları golt ve beyazdı. Hepsi özenle dizilmişmişti. Yemek takımlarının ortasında düğün davetiyeleri dikkatimi çekmişti.
Ne zaman basılmış ve dağıtılmıştı ?
Bunu nasıl bu kadar çabuk yapmıştı bu iblis...
Hava aydınlık olmasına rağmen mumlar yakılmıştı. Hafif bir müzik kulaklarıma gelirken bütün gözlerin arabaya çevrildiğini farkettim. Gözlerimi insanlar üzerinde gezdirdiğimde bu kişilerin televizyonda imrenerek hayatlarını izlediğim ünlüler olduklarını gördüm. İçlerinde iş adamları ve önemli kişiler vardı. Hepsi bir birinden şıktı. Aralarından bir kaç göverli geçiyordu.
Gözlerimi bir kaç ışık aldığında o tarafa çevirdim bir çok korumanın mekanın kapısında gazetecileri ve kameramanları tuttuğunu farkettim.
Herkesin bakışları merakla arabanın üzerindeyken Kenanın sesini duydum.
"Büyük bir şova hazır mısın ? Repliklerini iyi seç. Hata yapmak yok çünkü bu uzun süre herkesin ağzında olacak." Sanki bir yönetmen edasında konuşurken ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
Chick-Lit"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...