Finallerim yaklaşıyordu uzaktan uzağa. Derslerime çalışıyordum. Test kitaplarımın arasında birde Ela vardı. Oda ders çalışıyordu. Eski hedefine odaklanmıştı. Bazen meyve tabağıyla bazen ise kahveyle geliyordu. Sıcak havada soğuk kahve yapıyordu. Ben ise 'Starbucks gir sen doktorluğu boşver' diyerek takılıyordum. Mükemmel matematiği ile bozguna uğramıştım. Birbirimize yapamadığımız soruları soruyorduk. En çok ben soruyordum kabül. Ne kadar dereceli bir ögrenci olsamda soruyordum.
Günlerim çoğunlukla üç şey içerisinde geçiyordu. Üniversite Ela ile ders çalışmamız takılmamız ve modellik. Kenanın dediğim gibi Aliye hanımla konuşmuş ve destek olmak istediğimi söylemiştim. Aliye hanım şaşırmama rağmen beni terslememişti. İlk çekimimi gerçekleştirdiğimde bile Aliye hanım yanımdaydı. Hatırlıyorum. Çok stresliydim ve elimi tutmuştu çekimden önce. Bana güvendiğini söylemişti. Başaramayacağımı sanmıştım. Ama öyle olmadı çok kaliteli fotolar çektik. Çekimler yayıldı anda markada büyük bir artış olmuştu. Bir çok magazin sayfasında ve kanallarına düşmüştü fotoğraflar. Üzerimdeki kıyafetler ve çekimdeki gümüş taşlı çantanın stokları bitmişti. Şaşırmıştım. Bu kadar büyük bir etki yaratacağımı düşünmemiştim. Tahminde etmemiştim. O sabah magazin sayfalarında fotoğrafları gördüğümde Aliye hanımın yanına gitmiştim. Çok sevinmişti. Bende çok sevinmiştim. Bir başarıydı. Büyük bir başarıydı. Çekimler çok beğenilmiş, dikkat çekmişti. Kötü yorum nerdeyse yoktu.
Aliye hanım bana sarılmıştı. Bende ona sarılmıştım. Sarılırken aklımdan şunları söyledim. Sarılalım yaralı kadın. İncilmiş değersizleştirilmiş olabilirsin ama sen gölge değilsin. Sende sevgiyi hak ediyorsun. Sende değeri hak ediyorsun.
Ağlamak istemiştim o an. Ama ağlamadım. Yapamazdım. Aliyeye söyleyemezdim, Elanın bana söylediklerini. Söylemedimde.
Aliye hanım instagram hesabım için bir sosyal meyda uzmanı ayarlamak istedi ama ben istemedim. Yönetebileceğimi söylemiştim ama yine bir sosyal medya uzmanı gözetimi altına alınmıştı hesabım. Spam hesaplardan ve hesabımın işleyişinden sorumlu olacaktı.
Ela bu duruma çok sevimişti. Her zaman arkamdaydı annesi gibi. Bunu kutlamak adına luna parka Selinayla birlikte gitmiştik. Bu sırada Kenan evde değildi. Bir iş gezisindeydi uzun bir süredir. Bu yüzden evde diken üstünde değildim. Rahat geziyor haraket ediyordum.
Aliye bana Kenanında durumdan memnun olduğundan bahsetmişti ama umrumda olmamıştı.
Öte yandan işlerim Kenan tarafından iyi gitmiyordu. Üniversitenin her yerini gezmeme rağmen Emiri göremiyordum. Sanki yerin dibine girmiş gibiydi. Ona o fotoğrafı abime ulaştırmasını isteyecektim. Amfi amfi kampüs kampüs dolaşmıştım ama yine yoktu. İkinci seçeneğim Meliha kalmıştı ama Meliha tekrardan memleketine dönmek zorunda kalmıştı. Yakını hayatını hastaneye kaldırılmıştı ve apar topar gitmişti. Vedalaşmamıştık bile. Aliye hanımdan ögrenmiştim, Melihanın gittiğini.
Saçlarımı arkaya alırken kameraya doğru bakıyordum. Önümdeki büyük kameradan çekim sesleri gelirken sürekli poz değiştiriyordum. Kameranın arkasında Aliye hanım vardı. Kameramanı ve yanındaki ekibi yönlendiriyordu. Yanındaki elinde not alan kıza yeni kıyafetler getirmesini söylüyordu. Çaba sarf ediyordu açıkça. İçinde girişimci bir kadın vardı. İşleri yoluna sokan bir kadın. Yönetici olan bir kadın.
Sanırım zengin işiydi bu. Çünkü moda dışında hiç bir şeye yönelinmesine ne Aliye sıcak bakıyordu nede Kenan. Tuhaf gelmişti. Ama bakış açıları 'kız işi' olarak bakıyorlar. Aliye hanım diğer mesleklerinin bir kadına göre olduğunu düşünmüyordu. Kenan gibi.
Acaba Ela modaya yönelmek istemedi mi ? Annesinin markasına dahil olmak istemedi mi ? Ya da Aliye istemedi.
Kenan babasının işine devam ediyordu. İzzet beyde inşaat işindeymiş. Bir gün her şeyi oğluna bırakmaya kararlıymış. Mirastan Aliye ya da Elanın bir kuruş almadığına yemin edebilirim ama kanıtlayamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
ChickLit"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...