Karşımdaki tahtanın önünde hocanın anlattıklarını dinliyordum. Elimdeki kalemi önümdeki kitabın üzerinde çevirken birinin bana dik bakışlarını farkettiğim sırada dikkatım dağılmıştı. Başımı bakışları hissettiğim tarafa çevirdim. Koyu saçlı bir çoçuk tam olarak bana dik bir şekilde bakıyordu. Daha öncesindede bu çoçuğun bana baktığını farketmiştim. İlk başta hiç umursamamıştım ama şimdi farketiyordum ki bakışları hep üzerimdeydi. Bu okuldaki çoğu kişi kim olduğumdan haberderdi. Peki ya bu çoçuk Kenanın eşi olduğumdan haberi yok muydu ? Erkekleri geçiyor kızlar bile bakışlarını benden uzalaştıryorlardı. Ama bazıları ise merakları bakışlarını çekmiyorlardı. Buda onlardan olmalıydı. Bakmamaların bir sebebi ise aynı zamanda yanımda gezen koruma olabilirdi. Birileri ile iletişime açıkçası geçmek istiyorum ama bundan korkuyordumda. Hayatıma bir arkadaş ya da en basitinden bir arkadaş eklemek isterdim. Ama biliyordum ki Kenan bunu imkansız kılıyordu. Bu konuyu benimle konuşmuştu daha bu anlaşmayı kabul etmeden aslında. Hiç bir şeyi paylaşmamak hakkındaydı. Arkadaş edinmek konusunda bir sorunu yoktu. Ama konuşmamak konusunda bir çok şey vardı. Günlük hayatımdan en basitinden bahsedeniyecektim kimseye. Kenandan ve evden, ona dair her şeyde buna dahildi. Her zaman bir mesafede olmam gerektiğini söylemesi ise bir arkadaş edinmek istemememe neden oluyordu. Birisiyle arkadaş olduğumuzda onunla yakın olmak bazı şeyleri konuşmak isterdim. Mesafe içerisinde nasıl kendimi rahat hissedebilirdim ki. Aynı zamanda o anda ağzımdan bir şey kaçmayacağına engel olamazdım. Çünkü hayatım boyunca gerçekten arkadaşım olan kişiler çok sınırlıydı. Sanırım şu an yengem ve Elaydı. Ela ile ise fazla zaman geçiremiyordum. Bunun sebebi Aliyenin bakışlarıydı. Bunu anlamamak için aptal olmam gerekiyordu. İstediği şey bu değildi. Elada benimle zaman geçirmek hatta abisiyle hayal olan mükemmel ilişkimizden bahsetmek istiyordu. Oturup yanyana geleceğimiz sırada en son bahsedeceğimiz şey bu olucaktı.
Öte yandan gözlerinin içine bakınca gözlerindeki acının derinliklerinde olduğunu bilirken nasıl vicdan azabına gömülüyordum tahmin bile edemizdi. Ama bununda bir çözümü vardı. Kenanın güvenini kazanıp o belgelerinin sebeplerini ögrendiğimde her şey daha iyi olacak. Abimin bile bilmediği işlediği sahte suçlamaları bulabilir kaldırabilirdim. Kanıt toplayabilir dava açabilirdim. Bunun içinde belki miktarlara ihtiyacım vardı. İşte ikinci engelimde buydu. Para kazanmak. Hayır, Kenana ait olmayan sadece bana ait bir para.
Bunun için ise ne yapabileceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim tüm bunların sonunda herkes iyi olacaktı. Ela Reşitten kurtulacak ve kızıyla mutlu olabilecek. Abim masum olarak aklanacak ve burnundaki yarayı bile unutacaktı. Yengem ve yeğenim abime kavuşacaklar ve mutlu olabileceklerdi. En önemlisi ise Kenan parmaklıklar ardına girecekti. O zaman ona söyleyebilirdim. "Bir kadının gücünü asla küçümseme, Kenan."
Bunu yüzüne söylecek ve içimin rahatladığını hissedecektim. Yüzünün aldığı şekli izleyebilirdim. Adımlarımı atmak konusunda kararlıydım. Beni amacıma zaferime ulaştıcak şey adımlamaktı. Küçük adımlarla ilerleyip güven vermem gerekti Kenana. O zaman niyetimin başka bir şey olmadığı konusunda emin olabilirdi. Bana şu an lazım onlarlar Kenanın güveni ve kendi paramın olmasıydı.
Gözlerimi tekrar tahtaya çevirirken zilin o anda çalması birlikte olmuştu. Çantamı alıp amfiden çıkarken bir sonraki dersime daha olduğunu farkettim. Ders çalışmak için kütüphaneye girerken kütüphanenin büyüklüğünden kafam karışmıştı. Oldukça güzeldi bu kütüphane. Büyük ve genişti. Kütüphanenin içerisinde kimse yoktu. Bomboş ve sesizdi. Belki bir başka kütüphane daha vardı. Bu kütüphane zaten sınıflara uzaktı. Kenanın telefonuma gönderdiği krokiden bulmuştum. Telefonumu çıkarıp krokiye bakarken bir başka kütüphane daha olduğunu gördüm. Diğer binaydı. Sınıflara yakın olan kısımda kalıyordu. Bu yüzden fazla sesizdi. Kitap raflarının arasında ilerleyip en sona doğru yürümeye devam ettim. Yanımda gezen korumalardan aşırı rahatsız olduğumdan dolayı Kenana mesaj atmıştım. İnsanların tuhaf bakışları beni tedirgin ederken odaklanamadığımı söylemiştim Kenana. O ise cevapsız kalmamıştı. Şaşırmıştım. Beni arayıp 'seninle bu konuyu konuşmuştuk, Fidan' demesini bekledim. Ama olmadı onun yerine korumalar uzaklaştı. Zaten her yerde kameralar vardı. Kenan beni izlemeyi bırakmazdı. Rafların arasında olan en köşedeki masaya geçtim. Ders kitaplarımı masanın üzerine açtığım sırada bir ses duydum. Kütüphanede benden başka kimse yoktu. Paranoyak biri olmaya başladım. Başımı tekrar defterime çevirdiğimde tekrar duydum. Bu sesin nerden geldiğini bilmiyordum. Gözlerim satırların arasında bir kaç dakika geçtikten sonra bir konuşma sesi duydum. "Eski tanıdığım Fidandan çok farklısın ve bunun sen olmadığını biliyorum biliyor musun ? Yüzüme top atan saçlarımı çeken Fidanı hatırlıyorum. Yüzüne düşmüş saçları olan yeşil gözlerinide. Gerçek şu ki hala yüzüne düşen kaküllerin ve güneşte daha güzel gözüken gözlerin var küçük tavşan. Her şey aynı gibi ama değilsin. Sen değilsin aynı olan. Ben avukat olucam, abime bakıcam diyen bir kızın evlenmesini hatta mahalleden duyduğum kadarıyla abisine ihanet eden biri olmuşsun." Duyduğum şeyler karşısında ilk bir kaç saniye kaldım ve idrak etmeye çalıştım. Gözlerimi etrafta çevirdikten sonra sağıma soluma baktım. Sesin sahini arıyor bulamıyor buda beni korkutuyordu. Tanımadığım biri benimle konuşuyor ben ise nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Küçük tavşan....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
ChickLit"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...