"Canını yakanın canını aldım, meleğim."
Haberlerde yüzümü görüyordum. Hakkımda suikast planları geziyordu. Kimse beni öldürmeye çalışanın kimliğini bilmiyordu. Olaya dair kamera görüntüleri vardı. Bizzat Kenanla birlikte izlemiştim. Bu görüntüler basına sızmadı. Aslında bu olayda sızmayacaktı ama bir ögrencinin telefonunda olan video yüzünden ögrenilmişti. Gözlerimi kıstım. Tv ekranında kendimi gördüm. Yerdeydim. Beş saniyelik bir videoda ambulans sesi ve gürültü vardı. İsmim sayıklanıyordu kabalıkta. Emir ise gözükmüyordu videoda.
Emir. Beni öldürmeye çalıştı. Başaramadı. Ama yine canımı yaktı. Annemin yeğeni, çoçukluk arkadaşım ölümümü istedi. Annemin başını okşadığı emanet ettiği çoçuk ellerini boynuma koydu ve sıktı.
Ailemin yok olduğunu biliyordum. Abimin bir yalancı olmasını tüm bunların bir düzmece olduğunu biliyordum ama yutkunamıyordum işte.
Abi ?
Efendim Fidanım ?
Gözlerimden yaşlar düşüyordu. Fidanına neden bunu yaptın ki ? Fidan hiç bir şeyi haketmemişti halbuki. Canımı nasıl bu kadar yakabildin abi ? Annem öldüğünde ağlamadım. Ama gerçekten kimsesiz kalınca çok ağladım.
Bir şeyleri iyi etmeye çalışıyordum. Taşları ellerimle diziyorum ve sonra tekrar yığılıyordu. Ellerimin tam üzerine. Elim kolum bağlanıyor, hareket ettiremez oluyordum.
Ne taraftan tutsam o tarafı kaybediyorum. Bu yüzden bu sürede hiç bir taraftan tutmadım. Kenan günlerdir kapımda bana sesleniyordu. Balkonumda oturup gözlerimi kapıya çeviriyor onu dinliyor en sonunda kesilen sesinden sonra odama tepsi içerisinde yemek gelmesini izliyordum. Yemeğimde tek dokunduğum çorba oluyordu.
Bir filmin diğer kadını ya da hep hırpalanan kadını olarak hissediyorum. Baş karakter yerine sanki yan karakterdim kendi hayatımda bile. Kimsenin yüzüne bakmadığı baktığında bile kandırdığı küçük yetim, öksüz kızdım ben.
Gözlerimin içine bakarak yalan söylediler. Herkes. Abim yengem annem.
Abim ya, ya abim ? Sırtımı sıkıca yasladığım abim.
Beni o kadar kimsesiz bıraktın ki abi yılana sarıldım. Senin eski dostun düşmanına sarıldım. Öyle bir sarıldım ki abi o koca salonda. Sanki hayatımın hepsi Kenanmış gibi sarıldım ona.
Çorbalarımı içmediğimde yeniden yollattı, odama her seferinde. Geceleri geldi yanıma. Kapımda oturdu. Konuştu çok. Çok konuşmuyor sanıyordum Kenanı. Ama o kadar konuştu ki bazen uyuya kaldım onu dinlerken.
Bahsettiği şeyler çoğu zaman benle alakalıydı. Benim hakkımda konuşmayı seviyordu sanırım. Sevdiğim şeyler hakkında konuşuyordu. Özellikle Emir konusunu açmıyordu. Çünkü zaten ben o beş saniyelik videoyu onun gözlerinin önündede ağlayarak izlemiştim. Defalarca izledim. Daha fazla ağladığımı ve bana sarıldıdığını hatırlıyordum. İnatla onu ittim ve videoyu tekrar izleyemeye çalışırken hüngür hüngür onun göğsünde ağladım. Sesim soluğum gidene kadar ağladım. Birisi benim o ağlamalarımı görse oda benimle ağlardı o kadar acı çekiyordum. Kenanın gögüsüne doğru çığlık atarken o ise saçlarımı okşamıştı. Soluklarımı nefeslerimi dinlemişti. Ağlamam ne kadar sürdü bilmiyorum ama en sonunda uyuya kalmıştı o gün. En son o gün gördüm Kenanı. Aynı evde yaşamama rağmen.
Bir haftanın acısını ihanetini Kenanın omzunda çıkartmıştım aslında. Bağırmıştım, kızmıştım,ağlamıştım, nefeslerimi, ses tellerimi kaybedene kadar ağladım çünkü.
Gözlerimin şişliği 4 gün boyunca gitmedi. Çünkü o dört günde de ağladım. Yaralarım iyileşmeye çalışırken bir yandan kanıyordu. Kanamasına izin vermek zorundaydım. Canım bu kadar yanarken ölümle burun buruna gelmişken, herkesi kaybetmişken kanamasına izin vermeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
Literatura Feminina"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...