Leyladan, geçmiş...
"Hayır Leyla olmaz." Önündeki yeşillik ve sebzeleri doğrarken bir yandan benimle konuşuyordu annem. Büyük bahçemizde çimlerin üzerindeki sofra bezinin üzerindeki tahta yer sofrasının önünde oturuyordu. Güneş anmemin arkasında kalmasına rağmen yüzü oldukça aydınlık gözüküyordu. Özelikle yeşil gözleri canlıydı. Benim saçlarımın aynı renginden olan koyu kahve saçları vardı anneminde. Yeşil gözlerini aşağı çevirmiş işiyle ilgileniyordu.
"Neden ama ?" Sesim biraz üzgün çıkmıştı. Sözlerimden sonra başını kaldırıp bana baktı. "Daha öncesindede konuştuk bunu Leyla, onların aileleri iyi değiller. Özellikle o Necmi bey. Geçen sefer çeşmede kadınlarlardan birine laf atıyordu. Neymiş kadın neden böyle giymiş. Yanındaki erkeklerde kadına nasıl iğrenç iğrenç bakıyorlardı. O kadar kınıyorlardı hatta bir kaç kadında o Necmiye katılarak kızı uyarılıyorlardı. Dayanamayıp dedim 'sizi ne ilgilendirir'. O Necmi beni görünce aynı bakışlarını banada attı." Annem elindeki patlıcanı siniyle bana tutarak sallamaya başladı. "Diyor 'ayıp değil mi erkeklerin içerinde dizlerinden yukarı giyiyor, bizim örfümüzde bu yoktur. ' terbiyesiz, aklı sıra kıza öğüt veriyor ama kendi gözlerine hakim olamıyor."
Salladığı patlıcanı kesme tahtasında elindeki bıçakla sertçe kesti. Sanki Necmi amcacan sinirini alamadığından patlıcana ödetiyordu.
Dudaklarımı yine umutsuzca araladım. Annem yine başka bir kötü olay anlatmıştı Reşatın ailesi hakkında. Bu sefer anlattığı ise yeni yaşanmış olduğundan yeni duyuyordum ağzından. Diğerleri sürekli başkalarından duyduğu olaylardı. Şimdi ise bizzat kendisi şahit olup yaşamamıştı.
"A-ama sana kaç defa söyledim anne. Reşat onlar gibi değil. Babası gibi düşünmüyor." Anneme sürekli bu savunmayı yaptığımdan artık alışmış ve artık bir tepki bile vermiyordu. Çünkü ağzımdan düşmeyen kelimeydi bu. Onlar gibi değil.
"Hem ben Reşatla konuştum. Ayrı eve çıkacağız biz." Annem söylediklerimden sonra başını hafifçe kaldırıp bana çevirdi. Gözlerimin içine gerçek olup olmadığını anlamak ister gibi bakıyordu. Anneme yalan hiç bir zaman söylemezdim ama ne yazık ki şu an söylediğim yalandı.
Yolun sonuna gelmiştim. Tam olarak iki haftadır anneme Reşatla evlenmek istediğimi dile getiriyor ama sürekli 'hayır' cevabını alıyordum. Annem Reşatı tanıyor hatta seviyordu ama ailesi özellikle babasının yobaz oluşundan dolayı onun evlenmemi istemiyordu. Nemci amcayla hiç konuşmamamıştım. Reşat sürekli tanıştırmak istemiş ama ben annem onaylamadan hiç bir şeyi ciddiye bindiremeyiz demiştim. Çünkü biliyordum ki her şey annemin elindeydi.
"Ayrı bir eve geçeriz, evleninle Reşatla. Babasından uzak. Tamda senin istediğin gibi anne." Annem tereddüt edercesine yüzüme bakıyordu. Kafasında bir şeyleri tartıyordu.
Ellimi zorlukla kaldırıp annemin kolunun üzerine koydum. Elindeki bıçağı masaya bırakırken içimdeki suçluluk duygusu içime oturuyordu. Ne yapıyordum ben böyle ? Nasıl yalan söylemeye çalışırdım ki ?
Ya şimdi vazgeçerdim bu yalandan ya da Reşattan. İkisi arasında bir çıkmazda kalakalmıştım.
"Onu ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Onu hem uzun süredir tanıyorum. Sende biliyorsun ki Reşat iyi biri." Kalbim aklıma ağır bastı. Dudaklarımdan bu kelimeler çıktı ve yalanımı devam ettirmeye karar kılmıştım. İçimdeki suçluluk duygusu devam ederken bir yandan kendimi rahatlatmaya çalışıyordum içimden.
Başka çözümü yoktu, Leyla. Eğer bu yalanı söylemezeydin sevdiğin adamla evlenmene annen rıza göstermez.
Ama nafileydi. Kendime söylediğim bulduğum bahaneler suçluluk duygumu geçirmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
ChickLit"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...