Elime aldım karşımdaki çerveçeyi. Yanları tahta ve eski bir havası vardı. Bu odadaki onca modern lüks görüntümün yanında sönük kalıyordu. Bu yüzden diğer çerçevelerden daha çok dikkatimi çekmişti. Eski resimde tanıdık iki yüz vardı sadece. Diğerini ise tanımıyordum. Orta yaşlı bir adam ve yanında genç bir kız vardı. Genç ve güzeldi. Turuncu saçları olan kızında mavi gözleri vardı. Tıpkı yanındaki orta yaşlı adam gibi. Tıpkı Kenan gibi.
Yanında ise küçük bir çoçuk vardı. Bunun Kenan olduğunu farketmem uzun sürmemişti çünkü mavi gözlerini tanımamak imkansızdı benim için. Onun gözlerinde çok karanlık görmüştüm ve aşinaydım artık. Odama duran ay ışığındada dün akşam görmüştüm. Her ışıkta tanıyabileceğim gibi bir maviliği vardı gözlerinin. Zayıf çelimsiz vücuduyla Aliye hanım vardı. Somurtmuştu. Gülmüyor hatta anlını buruşturmuştu. Ama mutsuz olduğu belliydi.
Bir el omzuma dokundu. Gözlerimi o tarafa çevirdim. Ela.
"Korkuttun beni Ela." Kıkurdadı sözlerime karşılık. "Neden korkuyorsun sanki yasaklı bir şey yapıyorsun. Altı üstü abimin çalışma odasındasın. Görende yerin dibindeki önemli şeylerini sakladığı oda-." Söylediği şeyin farkına varınca hemen konuyu başka tarafa çekti. Evet kokmuştu. Söylememesi gereken bir şeyden bahsetmişti.
"Abimi tanıdın değil mi ? Nasılda tatlı çoçukken değil mi ?" Başımı hafifçe salladım. "Peki ya bu adam ve yanındaki genç kız kim ?" Elimle gösterdim ikisini. Genç kız adama sarılmıştı. Dudaklarında çok tatlı bir gülümseme vardı. Suratı oldukça saf gözüküyordu. Güzelliği ise oldukça duruydu. Evet çok güzeldi.
"O babam ve ablam. Abim bahsetmedi sanırım. Ablamı kaybettik. Abim onun adını bile anmaz. Ablama fazla bağlıydı." Gözlerimi kıza çevirdim. "Üzüldüm. Çok güzel ve mutlu gözüküyor burda."
"Evet, çünkü babama fazla düşkündü. Babamda ona. Tabi abimden sonra." Başımı hafifçe salladım. Kenan en sevilenen çoçuktu. Sebebi açıktı. Erkekti. Cinsiyeti erkekti.
Bunu anlamam için aptal olmam lazımdı. Aliyenin oğluna olan bakışları ve düşkünlüğünden bunu anlayabilmiştim. Yanımda duran kıza olan tiksinen bakışları ile karşılaştırmak sadece hata olurdu. Çünkü aralarında dağlar kadar fark vardı.
"Adı neydi ve özel değilse neden kaybettiniz ?"
"Semira. Semira ablam ben daha çok küçükken kalp krizi sonuçu ölmüş. Kalbinde sorun vardı onun. Annem doktorlar çok yaşamaz demiş, ablam için. Aslında bunu terste çıkardı. Yaşadı. Ama bir anda onu kaybettik. Çok ani olmuş. Ben hiç bir şey hatırlamıyorum ama abimin ondan sonra çok uzun süre toparlamadığına şahit olmuştum. Ablamla kardeşten öte gibiylermiş."
Peki ya senle Ela ? Sen ve abin nesiniz ? Sizde kardeşten öte misiniz ? Hayır. Peki kardeş gibi misiniz ? Hayır.
Abin en çok istediği şeyi verdim. Bir şans ama senin için istediğim için reddetti. Neden Ela ? Neden seni sevmiyor ? Sevmiyorlar ?
Seni kocanın kaderine bırakıp sesiz kalıyorlar ? Uzaklaştırılıyorsun. Dışlanıyorsun. Aşağılanmaya şiddete maruz bırakılıyorsun. Neden Ela ?
Neden abin Semirayı çok severken seni umursamıyor. Semira ile farkın ne ?
"Abim kahvaltıya çağırıyor Fidan. İnsek iyi olur." Başımı salladım. Elimi tuttu. Haketmiyorsun, Ela. Bunları haketmiyorsun. Elindeki morluklarla elimi tutmuştu. Gözlerim saklamayadığı ya da saklamaktan yorulduğu morluklarda kalmıştı. Merdivenden iniyorduk ama gözlerim morluklarındaydı. Narin ellerinde kaba duruyordu. Ona hiç yakışmamış sanki o mormuklarda oda olmaktan rahatsız gibiydi. Bu tende olmaktan mutlu değillerdi. Belkide ben dramatize ediyordum. Çünkü yakıştırmıyordum Elaya hiç birini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
ChickLit"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...