Kafamdaki düşünceler birbirini almış gidiyordu. Yorgun bedenim soğuk duvardan yavaşça kayıyordu. Öylesine yorgundu ki.
Üzerimde ağırlıklar vardı. Taşıyamacağım dertler. Dayanamayacağım acılar. Hepsi sırtıma yüklenmiş boynumu büküyordu.
Göz yaşlarım yine benimleydi.
Hoş şu iğrenç günden sonra ne zaman yanımdan kayboldular ki...
Ellerimle göz yaşlarımı yavaşça sildim. Islak ellerime baktım.
Elim kolum bağlı. Hiç bir şey yapamıyorum. Durduramıyorum.
Kapının ardından bir ses duydum. Abimin yumuşak sesi kulaklarıma doldu. Bakışlarımı elimden hiç kaldırmadım.
"Hadi, Fidan en azından bir lokma bir şey ye." Cevapsız kaldım.
Ne yemek yiyecek gücü buluyordum kendimde ne de cevap verecek gücü.
"Biliyorum her şey çok kötü. Bunun için özür dilerim Fidanım. Elinden hayallerini umutlarını aldığım için." Abimin buruk sözlerinin ardındandan göz yaşlarım tekrar döküldü. Sesiz ağlamalarım şimdi hıçkırıklar eşliğindeydi.
Evet, duymak istedikleri bu degildi. Duymak istedikleri bir özür degildi. Hatta duymak istemiyorlarlar.
Kalbim, aklım ve ruhum.
Hiç biri bunu istemiyor, reddetiyor. Tek istedikleri bunların yaşanmammış olması.
Bir kabus olması ve bir umut çimdiklenmeyi, soluk soluğa uyanmayı bekliyordu.
Sadece bir kabus olmasını istiyorum. Günlerce unutamayacağım kötü bir kabus olmasını istiyorum.
Ben özür istemiyorum. Bunların yaşanmamış olmasını istiyorum. Bir kaç gün öncesine dönmek istiyorum.
Her şeyin iyi olduğu zamana.
Her şey sakin her şeyin sıradan olduğu zamana dönmek istiyorum.
Tekrar o masanın başında olmak istiyorum. Bu göz yaşlarımının sınav stresinden dolayı olmasını istiyorum.
Gözlerimi yavaşça kapattım. Yorgundum. Bitkindim.
Gözlerimin önüne bir kaç anı geldi.
•••
Hava hafif kararmış. Gözlerimi havadan alarak gülümseyerek yanımda yürüyen abime çevirdim. Başını yerden hafifçe kaldırarak hafifçe gülümsedi.
"Lise bittiği için mi mutlusun yoksa kendine bu kadar abur cubur aldırdığın için mi ?" Dediğinde kıkırdadım. Markete gidip sanki açlıktan çıkmış ne varsa doldurmuştum.
Başımı mutlulukla onaylayarak salladım. Sanırım şu an komik gözüküyordum. Çünkü yüzümü değişik şekillere sokuyordum.
Bu heyecanlı komik halime karşılık abim kahkaha attı.
"Çok komiksin, Fidan." Dedi kahkalarnın arasında.
Bakışlarım gülüşüne takıldı.
Çok güzel gülüyordu...
Onun gülümsettiğim için mutluyumdum. Çünkü o en az kahakaha atan kişiydi. Onu nadiren gülürken görüyorum.
"Heyecanlıyım çünkü sen yanımda varsın." Dedim neşeli ses tonumla. Abim hafifçe gülümsedi ve beni kolunun altına aldı.
"Aslında bu günü bence arkadaşlarınla veda için kullanmalıydın." Dedi hala keyifli bir sesle.
Başımı iki yana sallayarak konuştum.
"Benim tek arkadaşım sensin. Senden başka arkadaşım yok benim." Dedim bilmiş bir şekilde.Benim gerçektende yakın bir arkadaşım yoktu. Çoçukluğumdan beri hep bir inek ögrenci oldum. Sadece konuştuğum kişiler olurdu. Hiç biriyle yakın olmadım.
Bundan dolayı üzgün degilim. Hatta mutluydum. Çünkü o kişilere ayıracak zamanımda yok açıkçası. Onlarda beni pek sevmezdi. Yani hiç biriyle sorunum olmadı tartışmalar dışında tabi.
Derslerden başımı kaldırıp onlarla ilgilenecek zamanı bulamıyordum. Çünkü onlar çok boş işler peşindeydi. Hepsi zengindi. Hepsi varlıklıydı. Hiç birinin sınav derdi yoktu çünkü zaten istedikleri her şeyi alabilirlerdi. İstediği okullara çalışmadan para ile gidebilirlerdi.
Ben ise okula burs ile girmiştim. Onların okula verdikleri destelerce para vardı ama bunun hakkını hiç vermiyorlardı. Sanırım bu biraz nankörlük ve aç gözlülüktü.
Aileler emek veriyor çoçukları iyi okullarda okuması için oysaki.
Sanırım bu yüzden onları sevmiyorum. Değerleri hiç sayıyorlar.
Hoş sanki onlar beni seviyorda...
"Hem sen çok fazla çalışıyorsun seni göremiyorum bile abi. Buda bir fırsat oldu benim için." Genişçe gülümseyerek neşeyle konuştum. Abim ise hafifçe tebessüm edip beni kendine çekti.
Abim çok fazla çalışıyor. Onu nadiren görüyorum. Bugünde benim için bir fırsat oldu. Aptal veda partisi yerine ben abimin yanındaydım.
Saçlarımdan öperek konuştu.
"Sen daha iyisini hakediyorsun. Bunun için seni yurt dışında bir üniversitede okutacağım." Duyduklarımla kalakaldım.
Yurt dışında okumak mı ?!
Yurtdışında !
Başımı heyecanla abime çevirdim. "Ne ?" Şaşkın tavrıma karşılık abim gülümsedi.
"Yurt dışında okuman için para biriktiriyorum." Dedi.
Bu gerçek miydi ? Yoksa rüyada mıydım ?
Hayır, hayır bu bir şaka!
Ama abim şaka yapan biri degil.
Şaşkınlık içinde kala kalmıştım. Bu ne demekti bile bilmiyorum. Yurt dışında okumak.
Hiç bir zaman hayal etmedim.
Gözüm bu kadar yükseklerde hiç olmadı. Yurt dışı benim için çok büyük bir şey.
Özelikle orta gelirli bir aile için.
Belkide hiç kendime umut vermek istemedim.
Ben şaşkınlıkla kalakalmışken abim beni düşüncelerimden sıyırdı.
"İster misin ?" Dedi sorarcasına. Şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"B-ben bilmiyorum." Diyebildim sadece. Abim yüzüme şaşkınca bakarken onu endişelendirmemek için kendimi toplamaya çalıştım.
Sakin ol. Abin bir cevap bekliyor.
"Bu inanılmaz bir şey abi. Hiç hayal etmemiştim. Tabikide çok isterim."
•••
Gözlerimin önüne gelen anıyla birlikte göz yaşlarım tekrar akmaya başladı. Her şey iyiyken güzelken şimdide ne haldeyim.
19 yaşındayım daha. Hala küçüğüm her şey için . Hala gencim bir evlilik için. Hala küçüğüm bu acıları taşımak için.
Evlenmek zorunda kalmak için çok küçüğüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
ChickLit"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...