•5•

32.1K 893 46
                                    

Dağılmış bir halde kendimi yatağımda buldum. Gözlerimi her kırpışımda acıyordu gözlerim. Dün gece o kadar fazla ağladım ki...

Ellerim ıslak hafif ıslak yastığımın üzerinde dolaştı. Yavaşça ve hüzünle gezdi üzerinde. Sanki dün gece ki ağlamalarımı hatırlacasına...

En son abimleydim. Ne zaman uyuya kalmıştım bilmiyorum. Aslında doğru soru şuydu ne ne zaman ağlamaktan bitkin düşmüştüm ?

Kafam karma karışık . Bedenim öylesine yorgundu ki. Sanki tüm hayatım boyunca yaşacağım bütün dertler bu günlere sığdırılmış gibi hissediyorum.

Hayatımda çekeceğim çileleri sanki bu hafta çekiyormuş gibiyim. Aynı zamanda hem acıtıyor hemde sanki hepsi bir kabus gibi hissediyorum. Bir gün kalkıcam ve her şey eskisi gibi olucak diyorum. O sözler annemin ağzından çıkmayacak ve ben kendimi hastanede bulmayacağım. Abimi ilk kez ağlarken ve utanırken görmeyeceğim. Bunların hepsi kötü bir kabusmuş aslında.

Evlenme yok. Ağlama yok. Hayal kırıklığı yok.

Hemde hiç biri...

Yutkundum. Kabus bu kadar acıtabilir miydi derinden bilmiyorum.

Başımı yatağın yanındaki komediye çevirdim.

Üzerinde büyük cam su şişesi ve yanında olan bardak.

Yutkundum. Susamıştım. Dün eve geldikten sonra hiç bir şey yememiştim. Onun öncesindede hastanede çok az atıştırmıştım.

Şişe'nin kapağını açarak bardağa su doldurdum. Suyu tek dikişte içtim.

O an aç olduğumuda anladım. Çünkü sabırsızca dikmiştim suyu kafama.

Abim dün yemek yemem için ısrar etmişti ama ben aç olmadığımı söylememiştim.

Yavaşça yataktan kalktım. Dolabıma doğru ilerledim. Üzerimdeki dünkü kıyafetlerimi bir çırpıda çıkarttım. Üzerime lacivert bol bir tişört giydim. Altınada gri bir eşofman geçirdim.

Bakışlarımı dağınık yatağıma çevirdim. Geri gelip dinleneceğim için onu toparlamayacaktım.

Odamdan çıkarak mutfağa doğru ilerledim. Kulağıma gelen çatal bıçak sesleri ve birde Asafın tatlı konuşmaları vardı.

Bakışlarım yerde bir şekilde direk mutfağa yanaştım. Açıkçası kimseyle konuşmak içimden gelmiyordu. Ne bir günaydın demek ne de gülümsemek...

Buz dolabı açıp içerinden yiyecek bir şeyler seçmeye çalışırken annemin abime kısık sesle sözlediği sözler geldi.

Annem sanki bilerek duyabileceğim kadar sesizlikte konuşuyordu.

"Bugün gelecekler biliyorsun oğlu-" diye söze başladığı sırada abim onu sesiz ama tehditkar bir sesle durdurdu.

"Sonra konuşuruz, anne."

Çekmeceden bir tabak çıkarıp üzerinde kahvaltılık bir şeyler koyup mutfaktan hızlı adımlarla çıktım. Odama geldiğimde arkamdan kapıyı sert bir şekilde kapattım.

Sinirliydim.

Buda neydi şimdi ? Annem neden kahvaltı boyunca susuyor ben gelince konuşuyordu ki ?

Annem dediğim kişi canımı yakıyor. Bazen düşünüyorum öz annem olasaydı her şey aynı olurmuydu diye

Belkide annem kazandığını belli etmek istiyordu. Sonunda her şey istediği gibi, oluyordu ya.

•••

Önümdeki boş tabağı bir kenara bıraktım. Düzgün bir kahvaltı edebilmiştim. Hoş, sanki ders çalışmaktan edebiliyordumda öncesinde.

Derin bir nefes aldım. Tabağımı elime alarak yatağımdan kalktım. Kapıyı aralayarak ilk sesleri dinledim. Yengemin ve Asafın oyun oynama sesleri vardı tek. Abim ve annem nerdeydi en ufak fikrim yok doğrusu.

Dışarı çıktığımda Yengemin ve Asafın bakışları bana döndü. Yengem gülümsemesine devam ederken Asaf koşar adımlarla yanıma geldi.

Yüzündeki tatlı gülümseme ve gözlerindeki heyecanla önümde dikildi. Ellerini boşta olan elime doladı.

"Hala sende bizimle oynasana lütfenn ?" Yalvarırcasına sözlediği tatlı konuşmasıyla masum bir şekilde bana bakıyordu. Gözlerindeki umut ve ışıltıyı var.

Yengemin naif sesini duydum. "Halan biraz dinlenmesi lazım. Çünkü hastaneden yeni çıktı, kuzum." Dediğinde Asaf başını iki yana sallayarak konuştu.

"Ben duydum babaannemden halam evden gidicek-" yengemin azalayan sesiyle Asafın konuşması yarıda kaldı.

"Beni duydun Asaf, halan yorgun." Kızgın sesine karşılık Asafın gülümsesi silindi. Gözlerindeki umutlu bakışlarının yerini üzüntü aldı.

Yengemin kaşları çatık bir şekilde ona bakmaya devam etmesiyle yere eğilip Asafa yaklaştım.

"Halan evden gitmiyor balım. Ben hala senin yanındayım, halacım." Asık yüzü bir anda gülümsemesiyle yer değiştirdi. Tombul yanaklarına uzanarak öptüm onu.

Yengemin yanıma gelerek elimdeki tabağı almasıyla bakışlarım ona döndü.

"Ben hallederim bu sırada sen biraz dinlen, yengesi." Ben daha ağzımı açıp itiraf etmeme kalmayan hemen mutfağa gitti.

•••

Kulaklarıma gelen sesler ile kendimi daha çok yorganımın altına soktum.

Annemin gelen kişilere hoşgeldiniz dilekleri şu an tek duyabildiğim net şeydi. Aynı şekilde anneme karşılık gelen orta yaşlı bir kadın sesi geldi. Kim olduklarını bilmediğim kişilerin sesileri yavaşça boğuklaştığında artık giriş kapısından uzaklaştıklarını anladım. Odam hemen girişin yanında olduğundan duyabilmiştim onları.

Bir kaç dakika sonra mutfaktan gelen sesler ile birinin yani olabilecek tek kişi olarak yengemin bir şeyler hazırladını anladım. 

Yatağımdan kalkarak kapıya doğru ilerledim. Hayır, çıkmayacaktım. Onların iğrenç yüzlerini görmeye dayanabilececeğimi sanmıyorum çünkü.

Kulağımı kapıya yaklaştırarak duymaya çalıştım.

Hiç bir şey duyulmuyordu ne yazık ki.

Belki biraz aralasam görebilirdim. Elimi kapı kupuna doğru uzattım.

Ya birisi beni görürse ?

Yakın bir zaman sonra zaten o insanların yüzünü görücüceksin zaten.

Bu korkunç şey ne yazık ki gerçekti. Enininde sonunda görecektim ve her şeyle yüzleşecektim.

Yutkunarak kapıyı açtım. Hafif aralık bırakarak oturma odasına doğru baktım.

Annem karşında oturan genç görünümlü bir kadın ve abim. Yutkunarak gözlerimi kadının yanına çevirdiğimde bir çift gözün bana baktığını farkettim.

Bebek mavisi gözler beni izliyordu.

FidanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin