Kenandan, geçmiş...
Elindeki topla taşları düzenleyen çoçuğun önünde dikiliyordum. Oldukça sinirliydim.
Çünkü hiç bir çoçuk benimle oynamak istemiyordu. Yanında olan çoçuk ise içlerindeki en dışlanan çoçuklardan biriydi. Sanırım bu çoçukta bana katlanmak zorundaydı çünkü onuda herkes dışlıyordu. Son çare olarak yanımdaydı.
Oyunun başından beri sıska bedeniyle koşturuyor ama oyunu oynamayı bile beceremiyordu. Öte yandan benden oldukça korkuyordu. Her hatasında gözlerini kaçırıyor uzak duruyordu. Oda biliyordu. Ona zarar verme potansiyelimin olduğunu ama kimse olmadığı için herkesin uzak durduğu çoçuklara zarar veren aşağılayan, Bir çoçuğun yanındaydı.
Benim yanımda.
Kendimin onlara nasıl davrandığımın farkındaydım ama bundan vazçmiyordum. Her zaman sert bir çoçuk oldum. Diğer çoçuklar gibi sevgi dolu olmadım.
Bu yüzden her zaman çocuklara kaba ve sert davranırdım. İşler istediğim gibi gitmediği zaman onlara zarar vermekten kendini alı koyamıyorum. Elimde olmadan onlara şiddet kullanmadan çekinmiyorum.
Her sinirlendiğimde yapabildiğim şey buydu.
Bunun sonucunda bana hiç bir şey olmazdı. Çünkü dedem buranın en varlıklı kişisiydi. Herkes onun torunu olduğumu biliyordu. Bu yüzden çoçuklarına bunu yapan aileler bunu göz ardı ediyor sesiz kalırlardı. Çünkü ailemin ne kadar güçlü ve uğraşılmaz insanlar oldukalarını bilirlerdi.
Elimdeki topu yere bırakarak yerdeki taşlardan birini eline aldım. Sinirle taşı elimde tutarken kaşlarını çattım. Elindeki taşı yerde çömelen çoçuğun kafasına sertçe vurdum. İçimdeki nefret ve sinir açığa çıkmıştı.
Vurmamın ardından çoçuğun çığlık sesleri yükselirken ağlamalarıda ardından duyuldu. Bir kaç adım az önceki tavrıyla geriye doğru gittim. Hiç bir pişmanlık ya da acıma hissetmezken sinirle çoçuğun ağlamalarının arasında konuştu.
"Sen sadece beceriksizsin." Sinirli konuşmamın ardından topumu eline aldım. Başını başka tarafa doğru çevirdim. Benimle oynayacak birini arıyordum. Ama dışarıda hiç kimse gözükmüyordu.
Gözlerimi çimlerde çevirdim. Çimlerin üzerinde bir örtünün üzerinde bir çok oyuncak vardı. İki kız ve bir oğlan orada oyun oynuyorlardı. Oğlan kızlarla gülüşüp oyun oynuyordu. Birbirlerine bir şeyler söylüyor ve gülümsüyorlardı.
Oldukça mutlu gözüküyorlardı.
Yüzümü ekşittim. Bir erkek nasıl kızlarla oynayabilirdi ki ? Kızlar ve erkekler birlikte oyun oyalayamazdı ki. Hem bu bir kız oyunuydu. Erkekler kız oyunlarını oynayamazdı.
Onlardan tiksiniyordum. Gözümde sadece aptal olarak gözüküyorlardı. Özelikle erkek olanı.
Nasıl kız oyunu oynayabilirdi ?
Bana öğretilen erkeklerin kız oyunlarını oynamayacağı olmuştu. Annemin kızlarla zaman geçirmememi söylediğini hatırlıyorum. Çünkü kızların geçici olup bir gün evlenip gideceğini söylerdi. Belkide bu yüzden kız kardeşimle zaman geçirmeme izin vermemişti. Kız kardeşime sürekli 'bir gün burada olmayacaksın. Artık yerin ve evin kocanın yanı olacak.' Diye hatırlatırdı.
Annem haklıydı. Bu böyleydi.
Onların yanından geçerken elimdeki taş ile kızların yanında duran oyuncaklara doğru attım. Taşın düşmesiyle oyuncakları devrilirken üç çoçuk kokarak uzaklaşmaya başladılar. Dudaklarımda hain gülümseyele sırıtarak yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fidan
ChickLit"Kendinize bir bakın. Kaç yaşındasınız ? Ben daha 19 yaşındayım. Bir evlilik için çok küçüğüm. Siz benim abim gi-" dediğim anda masanın üzerine inen yumruk sesiyle sözlerim kesildi. Gürültü karışında korkarak yerimde sıçradım. "Yeter kes sesini...