|Felix|
"Yaniii" Dedim sonunu uzatarak. Dudaklarımda engelleyemediğim bir sırıtma ile karşı taraftan istediğim cevabı bekliyordum. Konferans konuşmamızda Jisung bugününü ve neler yaptıklarını anlatacaktı.
Jeongin ve Chan hyungun basılmasından ve bunu anlatmalarından sonra uzun bir konuşma yaşamıştık ve Jeongin utançtan bizi dövmeye başlamıştı. İkisi şimdi sevgili miydi bilmiyorum sonuçta ben Hyunjin ile öpüştükten ne kadar sonra sevgili olmuştum ama onların durumu farklıydı. Bence onlar sevgiliydi.
Şimdi ise Jisung randevusunda başına gelenleri atlatması için bekliyorduk.
Yattığım koltukta annemin bana yaptığı tuhaf ama tadı güzel olan içeceği içerken kolumun ağrısına oldukça iyi gelmişti. Hatta sabahtan beri çok acımıyordu. Telefondan bir nefes alışverişi duyuldu ve Jisung konuşmaya başladı.
"Bakın şimdi- yani dinleyin şimdi. Siz yanımızdan ayrılınca biz bir kafeye gittik. Tabi ben utançtan ne yapacağımı bilmiyorum gergin gergin oturuyorum. Beyfendi sanki babasının mekanındaymış gibi rahat rahat kahve içiyor. Ben tabi sinirlendim. Diyorum Jisung oğlum sen bu kadar gerginken bu psikopat niye bu kadar rahat? Rahatlatmaya çalışıyorum kendimi olmuyor. Sonra bana bakmadan Çok geldiyse git dedi. Ben ilk anlamadım aval aval suratına bakı-gülmeyin amk bir şey anlatıyoruz şurada" Gülmemi bastırmak için bardağı dudağıma götürürken Seungmin'in bile kıkırtısını duymak bana fazla iyi gelmişti.
"Neyse devam et" Jeongin gülmesini durdurup devam etmesini söyleyince Jisung Muhtemelen yanında i Seungmin'in ağzını eliyle kapatıp konuşmasına devam etti.
"İşte ben öyle bakınca yok mu diye sordu. Ben de ne yok mu dedim. Güldü bana oç. Ben orada gerginlikten kafayı yiyeyim o gül- siz de her şeye gülüyorsunuz. nefes alsam güleceksiniz bir susun da anlatayım. Neyse işte bende biraz trip attım. Dalga geçti diye ama bu anlamadı. Hiç konuşmadım yine anlamadı. Sanırım daha önce trip yemediği için olabilir. Ben daha çok sinirlendim gittim lavaboya. Bilerek uzun kaldım böyle merak eder, tribimi anlar diy-"
"Yine anlamadı?" gülerek söylediğim şeye Jisung sinirle nefesini bıraktı.
"Anlamakla kalmadı. Yanıma bile gelmeye üşenip mesaj attı kaç günlük yapıyorsun çık artık diye." Kahkaham salonda yankılanırken dökmemek için bardağı uzanıp masaya bıraktım ve yattığım yerden doğruldum.
Nasıl bir ilişkiydi bunların arasındaki? Hyunjin bana böyle davransa kitaplarını, dolu küvete atıp parçalanana kadar orada bekletirdim.
"Tamam bu sefer gülün ben olsam bende gülerdim. Ama çok sinirlendim. "
"Benim bildiğim Jisung bunun altında kalmaz" Jeongin'e onaylayan bir ses çıkarırken Jisung güldü ve bu gülüş beni daha çok keyiflendirdi. Kesinlikle altında kalmamıştı.
"Tabiki ne sandınız? Lavabodan çıktım ben ama kapüşonumu kapattım. Garsona gidip bütün masalara kahve sipariş vermesini istedim. Hepsini bizim masaya kitledim ve onu orada bırakıp gizlice çıktım kafeden. En son bana küfür içeren mesajlar atıyordu" Gülerek anlattığı şeylere daha da güldük. İyi yapmıştı.
Zaten Minho Zengin olduğu için bir sorun olarak bile görmemiştir ama muhtelemen Jisung'u o kafede uzun süre beklemişti ve küfür etmesinin sebebi buydu. Umarım onun kapısına dayanmazdı Çünkü Minho hyung bu. Her şey beklenirdi.
Biraz daha konuşup konuşmayı sonlandırdığımızda içeceğim bitmişti. Anneme tarifini sormalıydım sanırım çünkü hem ağrıları geçirmişti hem de uykumu açmıştı. Üstelik tadı da oldukça hoştu. Yumuşak ama tatlı, tuhaf bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...