Duyulup duyulmadığının önemsiz olduğu yakarışlar vardır hayatta. O yakarışlar iki ucu da cehenneme giden yol gibi, sessiz söylesen ateşle yanar, Bağırsan soğukla donardın.
Duymasını istediğin kişi onu duysa bile hiçbir şeyin düzelmeyeceği gerçeği yatar o yakarışlarda. Bu yüzden insan iki cehennemden birisini seçmek zorunda kalır. Yanmak mı donmak mı?
Yakarışını duyup hiçbir şey yapamamasının yarattığı soğukluktansa sessiz kalıp kendi ateşiyle yanmayı tercih etti. Çünkü o yakarış, sesli söylendiğinde zaten var olan o soğukluk, yakacak derece gelene kadar büyüyecekti ve bu en son istediği şeydi.
"Seninle gelelim mi?" Jeongin aynı diğerleri gibi Solgun görünen Felix'e endişeyle bakıyordu. Hyunjin molada yanlarına gelmiş ve Felix'in rahatsızlandığını, revirde onunla ilgilenmeleri gerektiğini söylediğinde hepsi hiç düşünmeden revire koşmuştu. Hyunjin'in bunu nereden bildiğini sorgulamamışlar, onun acı dolu sesini fark etmemişlerdi.
Revire geldiklerinde Felix uyanmış fakat fazla bitkin duruyordu. Hepsi içten içe kendini suçluyordu. Tüm gün boyunca yanındaydılar ve hiç fark etmemişlerdi bile. Hyunjin'den kaçmak için uyuduğunu düşünmüşlerdi ama fazlasıyla yanılmışlardı.
Gün boyunca sadece yastık olarak kullandığı çantasını omzuna asarken ona üzgün ve endişeli gözlerle bakan Arkadaşlarına döndü. Mola bitmek üzereydi ve eve gitme kararı almıştı.
Zaten Bayan Chi annesini arayıp söylemiş ve annesi onu alacağını söylemişti. Telefonu evde kaldığı için Annesi Seungmin'i aramış ve geldiğini haber vermişti.
"Gerek Yok, iyiyim ben" Jisung gözlerini devirip yüzünü, yasladığı elinden kaldırdı ve arkasına yaslandı.
"Bunu yüzüne bakıp da söyle" Jisung'u diğerleri de onaylarken ellerini pantolonunun cebine soktu. Zaten okul kıyafetleri evde kaldığı için serbest gelmişti ve neyse ki kimseye yakalanmamıştı.
"Eve gidince annem zaten ilgiye boğacak beni. Merak etmeyin" Homurdanması diğerlerine tatlı gelmiş ve hepsinin gülümsemesine sebep olmuştu.
Jisung Yaslandığı sıradan ayrılıp ellerini masaya koydu ve önündeki masaya kalçasını yaslamış dikilen Felix'e gülümseyerek baktı.
"Ben gelirsem yardım ederim sana. Hem eğleniriz de?" Felix'lere gitmeyi seviyordu. Bayan Lee'nin yaptığı yemekleri yemeye bayılır, Soojin ile ortalığı dağıtmaktan keyif alırdı. Üstelik dersten kaçmak için güzel bahaneydi. Bayan Lee izin alıp Jisung'u da alabilirdi.
"Neden sen gidiyorsun o zaman? Ben gideyim." Jeongin kaşlarını çatıp Jisung'a meydan okuyan gözlerle baktığında Felix onların atışmalarına güldü ve Masanın üzerinde duran Seungmin'in telefonuna uzanıp saate baktı. Zilin çalmasına dakika bile yoktu.
"Fikir benden çıktı bebeğim" Jisung olmayan saçını savurup ona küçümseyen bakışlar atarken Felix nefesini bıraktı ve Yanında oturan Seungmin'in omuzlarını tutup bacağını diğer tarafa atarak sıradan çıkmaya başladı.
"Hadi o zaman Jisung, annem bekliyor" Seungmin ona yardım amaçlı arkasına yaslanıp Felix’in belini tutarak yardım ederken onları izleyen Changbin'den bihaberdi.
Alt sınıfı olan çocuğa hocanın verdiği notları bırakıp sinirle sınıftan çıktı ve kıskançlığın damarlarına yayılmasına engel olamayarak öfkeyle soludu. Onunla konuşmak istiyordu fakat, iki tarafta birbirini seviyorsa konuşmanın bir anlamı yoktu. Bu düşünce onun canını yakan asıl gerçekti.
"Yine ne gördün?" Ona ders anlatmaya çalışan Chan'dan sonunda kurtulup Yanına sinirle oturan Changbin'e dönen Minho, hissettiği o kaosun sebebini merak ederek cevap bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...