Hatalar

3.6K 326 524
                                    

Yağmurun her şeyi alıp götürürcesine yağdığı, göğün yarılacakmış gibi gürleyip şimşeklerle aydınlandığı ya da rüzgarın her şeyi darmadağın ettiği havaları sevenler, hep karamsar düşünenler miydi? Kötü hissedenler, hayatlarında olumlu bakış açılarına yer vermeyen kişiler miydi, böyle havalarda huzur bulup gülümseyenler?

Böyle bir algı günümüzde oldukça yaygın bir şekilde yayılıyor, genellikle kelimesini herkese çeviriyordu. 

oldukça olumlu düşünüp her şeyde doğru yolu bulmaya çalışan birisi bile olsa kara bulutlar her ortaya çıktığında yaptığı bütün işleri bırakıp çatıya çıkar ve uzanırdı yere. sadece bir duvarı ve camdan tavanı olan çatıda hem yağmurdan korunuyor hem o hayran olduğu havayla harmanlanıyordu. O havalar da, özlediği kişi sanki yanına geliyor, vücudunda gezinen rüzgar sanki onun kollarıymış gibi hissediyordu.

Daha küçüktü. İlk okulda olduğu zamanlar tek sevdiği, her onu gördüğünde kollarına koştuğu kişiydi abisi. Lisenin sonlarında olan abisiyle fazlasıyla zaman geçirir, meşgul olmasına rağmen her daim ona vakit ayırırdı.

Abisi, tam olarak ailesinin istediği bir evlattı. Okulda dereceye sahip, sporla ve sanata ilgisi olan, her daim saygılı ve nazikti. Onunla konuşurken bile kulağına dolan ses tonu, bütün kötü hisleri ondan alırdı. 

O zamanlar, böyle havalardan hep korkar, ağlamaya başlardı hemen. Büyük odada tek başına olması onu daha da korkutur, koşarak giderdi abisinin odasına. Küçük bedeniyle yatağa çıkıp yorganın altına girerken abisinin güven dolu kollarının arasına girer, bütün korkusu yavaşça çekilirdi bedeninden.

Hayatta bu kadar güçlü kalabilmenin ve ailesinin baskılarına rağmen kendini değiştirmeyip olduğu kişiyle gurur duymasının en büyük ve tek sebebiydi. Abisinin aksine ders çalışmaktan nefret edip yaramaz bir çocuk olduğu için Ailesi onu sevmez hatta sürekli kızarlardı.

Onlar sevmedikçe sanki daha fazla artardı abisinin ona olan sevgisi. O gün yineden yatağında ağlarken Abisinin sözleri hala bile aklındaydı.

"Seung-ah" Yatağa oturmuş, elindeki diplomayı kenara koyarak ağlayan küçüğe bakmıştı. Bacaklarını kendine çekmiş, hıçkırarak ağlayan kardeşi gibi yanına oturup sırtını duvara yasladı ve küçük bedenin belinden kavrayıp kucağına oturttu.

"Neden ağlıyorsun?" Nedenini biliyordu ama bu nedeni, ağlayan o çocuk bilmezse kendisinin bilmesinin bir anlamı yoktu. Kendini sorgulamasını ve cevapları kendi başına bulmasını istiyordu. Bu hayatta ona cevapları kimse vermeyecek, verse bile o kişisiz yaşayamayacaktı. Kardeşinin güçlü olması gerekiyordu.

"Beni sevmiyorlar" Hıçkırıklarının arasından konuşan küçüğün saçlarını okşarken beline sarılan küçük kollar sırtında birleşmiyordu bile.

"Peki sen seviyor musun?" Ağlayan çocuğun hıçkırıkları yavaşça kesilirken yüzünü sakladığı göğsünden çekip başını kaldırarak baktı abisine.

"Kimi?"

"Kendini." Sesinde ki naif tona samimi bir gülümseme eklerken kardeşi akan yaşlarını koluna silip burnunu çekti ve gözlerini kaçırdı.

"Seviyorum ama onlar beni se-" Küçük çocuğun cümlesi yüzünü kavrayan ellerle kesilirken abisi yüzünü eğip onunla aynı hizaya geldi ve gülümseyerek yaşlarını sildi.

"Beni dinle Seung. Kimsenin sevgisine ihtiyacın yok. Kendini sevdiğin sürece kimsenin sana olan sevgisizliği canını yakamaz." Abisinin ona cesaret veren sözlerine cevap veremezken abisi onu tekrar kendine çekip sarıldı.

"Olduğun kişiyi değiştirebilirsin ama sevdiğin kişiyi değiştirme. Çünkü abin seni böyle seviyor. Benim sevgim sana yetersiz gelirse daha da büyütürüm sevgimi. Ama seni sevmeyenler için boş yere canını yakıp değiştirme kendini"

 Love without thinking |HYUNLİX Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin