Sevgi ve güven birbirini tamamlayan iki kalp gibidir. Birisi olmadan diğerinin bir anlamı olmazdı. Güven duymadığımız birisini sevemezdik, aynı sevdiğimiz birisine istemsizce güvenmemiz gibi.Bu rutin neden bende işe yaramıyordu bilmiyorum ama bunu bile sorgulayamacak kadar dağılmıştı düşüncelerim. Ona olan güvenim paramparça olsa bile nasıl hala sevgim aynı kalabilirdi? Belki de ilk cevabını aramam gereken soru bu değildi. Ona olan sevgim hala aynı mı?
Onu seviyordum ama artık abim gibi değildi. O beni hiçbir zaman kardeşi olarakta görmemişti zaten ama şimdi nasıl seviyordum onu? O Benim neyimdi ki?
Annem ve babamın bunu duymasını düşünmek bile istemiyorum. Kim bilir ne kadar kızacaklardı? Özellikle babam, ona homoseksüel olduğumu bile söylememiştim. Annem kızacağını söylediği için saklamamı istemişti. Birde onun benden hoşlandığını öğrenirse... Olacakları düşünmek bile paramparça olmuş kalbimi sıkıştırmaya yetmişti.
Oturduğum kayalıklarda ayaklarım aşağıya sarkıyor, dalgalarını sertçe ve acımasızca taşlara vuran denizin sesi bile beni rahatlatmıyordu. Çıkarken üzerime bir şey almayı akıl edememiştim. O an tek düşünebildiğim kaçabildiğim kadar uzağa kaçmaktı. Ondan olabildiğim kadar uzak olmak istemiştim.
Sanki ne kadar kaçarsam, bana olan duyguları bitecekmiş gibi... Öyle olmayacaktı ama o an kaçabilmeyi bile akıl ettiğime seviniyordum.
Üzerimdeki yeşil hoodienin kapüşonunu kapattım ve dünden kalan kıyafetlerimle olduğum için açık kalan bacaklarımı kendime çekmemek için zor tuttum. Şort giydiğim için soğuk bedenime yakıcı bir his veriyor sanki bacaklarıma küçük iğneler batıyordu.
Dayanamayarak bacağımı kendime çekerken kayalığın çıkıntılı yüzeyine sürten bacağımda, yanma hissi çoğaldı ve birden gelen sızıyla irkildim. Elim anında refleks olarak bacağıma giderken derin olmasa bile uzun ve düz bir şekilde kesildiğini gördüm.
"Bir sen eksiktin" Acıya dayanıksız bedenime lanet etmeyi sonraya bıraktım ve sweatimin kolunu yarama bastırarak ayağa kalkmaya çalıştım. Telefonum da, cüzdanım da her şeyim evde kalmıştı ki eve gitme gibi bir düşüncem asla yoktu. Kendimi toparlayıp, Düzgünce düşünebileceğim bir zamana kadar Ondan uzak duracaktım.
Eve fazlasıyla uzaktım. Eğer yakın olsaydım Jisung'a giderdim çünkü iki sokak aşağımızda oturuyordu. Ama şuan bana en yakın olan kişi Jeongin'di. Habersiz gitmek istemesem bile başka şansımın olmadığını, Geç saatlerde buralarda olmamam gerektiğini fark edip sessizce yürümeye başladım.
Saat 10'a geliyordu ve ben ilk defa bu saatte dışarıdaydım. Normalde Okuldan eve gider ve Soojin ile ilgilenirdim. Bazen de çocuklarla vakit geçirirdik ama Annemin kesin olan yasağı Saat 9'dan sonra dışarıda olmamaktı.
Genç ve erkek olduğumuz için başımıza çok bir şey geleceğini düşünmüyorduk ki zaten yaşadığımız yer biraz elitti. Yine de annem izin vermez ve bizde onu dinlerdik.
Kayalıklardan uzaklaştıkça rüzgar şiddetini yavaşlattı ve vücudumu sızlatan soğuk kendini hafifçe sıcaklığa yaklaştırdı. Hala soğuktu fakat artık vücudumu yakacak kadar değildi ve soğukluğun gitmesiyle bacağımda ki sızı kendini belli etmeye başladı. Ellerimi sweatimin cebine sokmadan önce kapüşonumu kapattım ve soğuktan korunmaya çalışarak ana yola ilerledim.
Oraya bu halde gitmek zor olacaktı bu yüzden taksi bulabilmek için ana yoldan yürümeliydim. Param olmasa da oraya gittiğimde Jeongin'den borç alabilirdim. Zaten sorun edeceğini düşünmüyordum.
Onu ve olanları düşünmemek için bacağımda ki yarayı olduğundan daha acı veriyormuş gibi düşünmüş, Çevreye odaklanıp insanları incelemiştim ve başarılı gidiyordum. Belki de ilk defa kolay dikkatimin dağılması işime gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...