"Nerede kaldı bu çocuk? Zil çalacak birazdan" Jisung'un sesiyle Başımı yasladığım masadan kaldırıp okul bahçesinin çıkışına baktım. Öğrenciler gelmeye devam ediyordu ama aralarında Seungmin yoktu.Onu defalarca aramamıza ve mesaj atmamıza rağmen geri dönmemişti. Endişeden kafayı yiyecektik. Ya başına bir şey geldiyse? Jisung'a okula erken gideceğini söyleyip evden çıkmıştı fakat zil çalmak üzereydi ve hala daha okulda yoktu.
Bakışlarım bahçeden ayrılırken karşı çardağa takıldı ve direkt uzun sarı saçlar odak noktam oldu. Karşısında Chan ile ciddi bir şey konuşuyorlardı ki sadece ikisi vardı. Minho ve Changbin hyung neredeydi?
Dün gece aklıma gelince hafiften sıcaklamaya başladım. Sabah uyandığımızda her zamanki gibi devam etmiştik, bir farklılık yoktu ama anneme bakamamıştım. Hatta kahvaltı bile etmeden evden çıkmıştım. Annem bizi duydu mu duymadı mı bilmiyordum ama yine de onun yanında geriliyordum.
Hyunjin bakışlarımı hissetmiş gibi başını çevirip gözlerimizi kenetlediğinde gözlerimi kaçırma isteğimi zorla bastırıp ona bakmaya devam ettim. Dudaklarında ufak bir tebessüm oluşup karşısında ona bir şeyler anlatan Chan'a döndü.
Dudaklarımı birbirine bastırıp önüme döndüm ve aynı benim gibi onları izleyen Jeongin'e baktım.
Jeongin gelir gelmez bize bu sabah Chan hyung ile olan konuşmalarını okutmuştu ve resmen sevgili olmuşlardı. Ne kadar ikimizde onların yanına gitmek istesekte orada Changbin hyungun olduğunu ve Seungmin'in rahatsız olabileceğini düşünüp kendimizi tutuyorduk.
"hay aq kontorüm bitti. Var mı sizde?" Jisung bize bakınca masanın üzerine bıraktığım ceketin cebinden telefonumu çıkardım. Ekranı açıp ona uzattığımda elimden aldı ve başımızda dikilmeye devam etti.
Sağlam olan kolumu masaya uzatıp başımı da koluma koydum ve yatmaya devam ettim. Dün biraz zorladığım için kolum yine ağrımaya başlamıştı ki zaten 2 gün sonra yani hafta sonu kontrole gidecektim.
"Nerede bu çocuk ya? yine açmıyor kafayı yiyeceğim. Hele bir gelsin ona neler neler yapacağım. bu sefer o yavru köpek bakışları ile beni yumuşatamaz. Bana yalan söylemek neymiş göstereceğim. Hayır işin varsa, okula gelmek istemiyorsan en azından gruba yaz de ki, kardeşlerim bugün okula gelmeyeceğim merak etmeyin beni der. Biz de endişelenmeyiz. Şimdi biz sınavda kopya çekmeye nasıl odaklanacağız ki?"
Jisung nefes alamadan tepemizde dikilmiş konuşurken kulaklarımı kapatma isteği baş göstermeye başladı. tam o sırada Bahçeye Giren kişiyle hala konuşmaya devam eden Jisung'u umursamadım ve başımı kaldırıp Jeongin'e baktım.
O da onu görmüş olacak ki dudağını ısırarak bana attığı bakışlara, dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi Jisung'a çevirerek karşılık verdim. Jisung'un arkası Bahçenin çıkışına dönük olduğu için gelen kişiyi görmemişti ve bize doğru gelen adımları gördükçe ikimizde olduğumuz yerde dikleştik.
"Başına bir şey gelmiş olabilir mi? belki de onu bulduğumuz o parktadır? Oraya mı gitsek?" Minho hyung ile göz göze geldiğimizde onu izlediğimizi görüp sırıttı ve bize yaklaştıkça adımlarını yavaşlattı.
Anlaşılan Jisung dün aldığı intikamın sonucundan kaçamayacaktı. Onu tabiki uyarmayacaktık hatta onları yalnız bile bırakabilirdik. Jeongin ile yavaştan masanın üzerinde duran eşyalarımızı toplarken Minho hyung cebinde olan elini çıkarıp hala konuşmaya devam eden Jisung'un omzuna attı.
"Günaydın" Jisung'un Kesilen sesi ve kasılan bedeni ile gülmemek için dudağımı ısırırken bizden cevap beklemeden Minho hyung başını eğip kulağına doğru eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...