Aslında Hayatımızın bir filmden ibaret olduğunu hiç düşündünüz mü? Karakterleri kesinleşmiş, Olaylar belirlenmiş, senaryo yazılmıştı. Hayatımıza kimi alacağımıza biz karar veremiyorduk. Ne zaman, ben bununla arkadaş olmak istiyorum deyip arkadaş olduk ki? Gerçek dostumuz karşımıza çıkmış ve ne olduğunu anlamadan bir anda bağlanmıştık.
Aynı dostlarımız gibi kime aşık olacağımıza da karar veremezdik. Çünkü kime aşık olacağını, onunla neler yaşayacağını ve hikayenin nasıl biteceğini sadece yönetmen ve senarist bilirdi. Bizim yaptığımız tek şey senaryoya uymak ve oyunculuğumuzu konuşturmaktı.
Kader dediğimiz o Senaryoyu ne kadar doğaçlama yaparak değiştirmeye çalışsak da sonuç her zaman aynı olacaktı. Yolu değiştirebilirdik fakat çıkacağımız yer hep aynıydı.
Kaderimizde ki, belki de yıllarca tanıdığımız ya da kardeşimiz gibi gördüğümüz kişi olabilirdi. O kişiyle tanışman hemen aşık olabileceğin anlamına gelmezdi.
Belki de ileride aşık olacağımız o kişinin yanından defalarca kör bir şekilde geçmiştik. Belki onunla konuşmuş ve yüzünü bile hatırlamıyorduk. Kim bilebilirdi ki?
O kişi karşısına çıktığında hemen anlayamazdık o kişi olduğunu. Bazen yıllar geçer onu görebilmek için, bazen saniyeler bile geçmez...
Karanlık sokakta titreyen bedenini soğuk duvara daha da bastırdı küçük beden. Sanki duvarla bütünleşmek istiyor, o an orada yok olmak istiyordu. Karşısında duran 4 kişi onu duvara sıkıştırmış, kaçabilecek bir alan bile bırakmazken korkudan gözleri dolmuş, bacakları yaşlı bir insandan daha da çok titrer olmuştu. Korkuyordu ve bu korkusu, geçmişini ona getirip acılar havuzunda boğuyordu.
"Ah, bu korkak halini hep sevmiştim" Karşısındaki kişinin ona attığı her adım korkuyla küçülmesine ve kucağında ki çantasını daha da sıkı tutmasına sebep oldu. Şuan tek düşünebildiği telefonuna ulaşabilmekti fakat telefonunu çantasının içine atmıştı ve ulaşması imkansızdı.
"Onu korkutuyorsunuz sizi aptallar!" Sokakta gürleyen sesle dudaklarının arasından bir hıçkırık kaçtı ve gözlerini sıkıca kapattı. Çocuğun bağırışıyla diğerleri hafifçe geri çekilip özür dilerken çocuk onlara sert bir bakış attı ve Ağlayan Jisung'a yaklaştı.
"Korkma bebeğim, sana zarar vermez onlar" Oysaki onun korktuğu arkadaşları değil kendisiydi. Karşısında duran bedenden korkuyla gerildi. Bir zamanlar aşık olduğu bu çocuktan nasıl bu kadar korkabilirdi?
Onunla Lisenin başlarında güzel bir ilişkileri vardı. Ondan 4 yaş büyük olsa bile yanında mutlu oluyor, okuldan çıkarken onun kollarına koşuyordu. En mutlu olduğu zamanları onunla geçirmişti fakat O birden değişmeye başlamıştı. Korumacı tavırları hastalıklı bir duruma gelmiş, Jisung'a zarar vermeye başlamıştı.
Neyse ki Jeongin olayı fark etmiş ve Jisung'u yalnız bırakmamaları için diğerlerini uyarmıştı. Ve 2 yıl boyunca hiç onunla karşılaşmayınca gittiğini düşünmüştü. Ondan kurtulduğunu düşünmüş fakat içten içe onu özlemişti.
Aptallık değildi yaptığı. Çünkü o, Sevdiği o adamı özlemişti. Başka birisine dönüşen o adamı değil. Onunla geçirdiği güzel günler hala anılarında güzel bir rafta parlıyordu.
"Gitmem gerek" Fısıltısı zar zor ulaşmıştı yabancı kulaklara. Çaresiz sesi, içine kaçmış ve korkudan titriyordu. Bir an önce oradan uzaklaşmak ve eve girip annesinin kollarına girmek istiyordu.
"Sen beni özlemedin mi?" 'Özledim' diye geçirdi içinden. Ama bu halini değil...
Şuan, o sevdiği adam olarak çıksaydı karşısına hiç tereddüt etmeden kollarına atlar, dudaklarını dudaklarına mühürlerdi. Fakat şuan yapabildiği tek şey korkuyla küçük olan bedenini daha da küçültmek ve zorlanan bedenini güçlükle ayakta tutmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...