İlk adım

4.1K 394 225
                                    


Geçmişimizin ne zaman karşımıza çıkıp bizi engelleyeceğini bilemezdik. Bazen o kadar geç çıkardı ki unuturduk onu, karşımıza geçtiğinde kendi geçmişimizi hatırlamaz, bizden intikam almak isteyen geçmişe 'sen de kimsin?' diye sorardık. Yaşadıklarımız bizi biz yapansa eğer, Geçmişimizi unutmamız kendimizi unutmakla eş değer değil miydi? Kimsin diye sorduğumuz o soru, aslında kendimize yönelik bir soru değil miydi? Geçmişte ki bizi unutursak, şimdi biz kim oluyorduk ki?

Şimdi karşımıza çıkan geçmiş sadece benim değil, bizim geçmişimizdi. Dördümüzün de karşısına çıkmış ve oldukça güçlü bir şekilde duruyordu. Ne yapacaktık, onu nasıl geçecektik bilmiyordum ve bu beni korkutuyordu.

Yastığına sarılmış ağlayan Jeongin'e dolu gözlerimle bakarken Diğerlerinin de benden farkı yoktu. Dün gece yaşadığı şeyleri bize anlatırken sisi bir saniye olsun titremekten vazgeçmemiş, bazen kelimeler bile zor çıkmıştı dudaklarından. Pangg'ın öldüğü gerçeğini kabullenmek o kadar zordu ki, onunla tanıştığımdan beri ikisi hep yan yanaydı. şimdi sadece Jeongin'İn olacağını bilmek canımı yakıyordu.

"Hangi Orospu çocuğu yaptı bunu!" Jisung öfkeden ağlarken yatakta emekleyip kollarını Jeongin'e sardı. Anında yastığı bırakıp kollarını ona sarmıştı Jeongin. Eve geldiğimde Jeongin daha yeni eve geliyordu. Dün gece evde kalmadığını anlayınca meraklanmıştım fakat omuzları düşük, gözleri kızarmış bir şekilde görünce merakım yerini sadece endişeye bırakmıştı. Eve girince içeride onu bekleyen Seungmin ve Jeongin anında ayağa kalkmış ve benim gibi endişeyle bakmışlardı.

Ardından odaya çıkmış, bize dün yaşadığı her şeyi anlatmıştı. Pangg'ı aramasını, onu ölü bir şekilde bulmasını, Chan hyungun gelmesini ve Pangg'ı onun bahçesine gömmelerini... Zaten bunlar sabaha karşı olduğu için sakinleşene kadar Chan hyung ile kalmış, ardından ona teşekkür edip yavaşça evine yürümeye başlamıştı. 

"Kimin yaptığını bilmiyor musun? polise gidip kameralara bakarsak bulabiliriz" Seungmin elini Jeongin'in dizine koyup şefkatle baktığında Jeongin başını iki yana sallayıp Jisung'tan ayrıldı ve seslice yutkundu. Dolu gözleri bizi bulurken ağlamaktan kızarmış dudaklarını yaladı.

"Biliyorum" Biliyor muydu? Onu kimin öldürdüğünü biliyordu ve hiçbir şey yapmıyor muydu? Aslında bu onun için yanlış olurdu. İlk önce iyice kendine gelmeli ve düzgün düşünmeye başlayınca harekete geçmeliydi ama bize söylerse biz zaten gerekli şeyleri yapardık.

"Kim?" Diyerek ona yaklaştığımda diğerleri de başını sallayıp beni onayladı. Okula gitmeyi boş vermiştik çünkü bu durumda nasıl gidebilirdik ki? Jeongin'i yalnız bırakamazdık en azından Sunyeon noona gelmeliydi.

Jeongin elleriyle oynarken kesik bir nefes aldı ve bizim ondan beklediğimiz cevabı sessiz bir şekilde söyledi.

"Evden çıkmadan önce Chan hyung bana bir kağıt gösterdi. P-...Pangg'ın tasmasına sıkıştırılmış." Kazağının koluna akan yaşını silip derin bir nefes aldı ve devam etti.

"Sevdiklerimizi elimizden alacakmış. İkinizin dikkat etmesi gerektiğini de yazmış" İkinizin derken? Burada Jeongin dışında 3 kişiydik.

"Minjae..." Üçümüzde donup kaldık. Minjae, O gün Jisung'u bulduğunda orada bırakmayacağını bilmeliydik! Bu sefer gerçekten şakası yoktu. Seslice yutkunurken korku bedenime yayılmaya başladı. Sevdiklerimizi elimizden mi alacaktı? Sevdiğim çok kişi vardı. Soojin, annem, Arkadaşlarım ve Hyunjin... Hepsini nasıl koruyabilirdim? Onları kaybetmeyi düşünemiyordum bile.

"Üzgünüm" Odaya yayılan titreyen mırıltıyla daldığım düşüncelerden ayrıldım ve yanımda başını eğmiş olan Jisung'a baktım. Aynı diğer ikisi gibi neden özür dilediğini sorguluyordum.

 Love without thinking |HYUNLİX Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin