|Felix|
Annem bir keresinde bize "canınız yandığında birbirinize sığınmaktan korkmayın. Çünkü bağlar,en çok o zaman güçlenir" Demişti. O zaman onu çokta dikkate almamış ve cezalı olduğum için ona trip atıyordum ama şimdi tekrar düşününce annem her zamanki gibi haklıydı.
Onun dediği gibi zor zamanlar geçirdiğimiz anlarda yanımızda olup bize destek olan kişilere daha çok bağlanmıyor muyduk? Köpeğini kaybettiği için yaşam enerjisini kaybeden Jeongin'in yanında olmasaydık şuan ki gibi ilişkimiz olabilir miydi? Ya da ailesi tarafından terk edilen Seungmin'i o parkta bıraksaydık daha mı iyi olurdu?
Onlarla birlikteyken her şey güzel değildi ya da bütün problemler çözülmüyordu ama birlikteyken bütün acılara katlanabiliyor ve birbirimize sırtımızı yaslayabiliyorduk. Bu... aramızda ki bağı daha da güçlü yapıyordu.
Omzuma dikkat ederek tişörtü giydiren Jeongin'e Seungmin de yardım ediyor, sanki aynı yaşta değişmişiz de küçük kardeşleriymişim gibi ilgileniyorlardı. İlgiye aşık olan ben bunu oldukça sevmiştim tabiki de.
Odaya ilk girdiklerinde yüzlerinde ki korku ve endişeye gülmek istemiştim ama dayak yiyebileceğimi düşünüp vazgeçmiştim. Cidden korkmuşlardı ama ciddi bir durumum yoktu. Sadece kolumu oynatamıyor ve sırt üstü yatamıyordum. Ayrıca doktor iki gün hastanede kalmamı istemişti.
Hafta sonumun hastanede geçmesine üzülsem mi yoksa hastaneden çıkar çıkmaz sınavlara gireceğim için daha mı çok üzülsem bilemiyordum ama sorunum şuydu ki ben üzülmek yerine eğleniyordum. Neden öyle hissettiğimi de bilmiyordum belki de birkaç saat önceki korkum bana kafayı yedirtmişti.
"Bu arada Jisung nerede?" Merakla onlara bakarken Seungmin geri çekilip yatağımın ucuna oturmuş, Jeongin ise açık kalan belimi tişörtü indirerek kapatmıştı. Onların gelmesinin üzerinden 2 saat geçmişti ama Jisung hala ortalıkta yoktu. Hyunjin ise az önce annem aradığı için odadan çıkmıştı.
Seungmin nefesini sıkıntıyla bırakınca bu işte bir iş olduğunu anlayıp ona döndüm. Bana kısa bir bakış atıp gözlerini kaçırdı. Kesinlikle bir şey olmuştu.
"Bilmiyoruz. Arkamızdan hemen geleceğini söyleyip indi taksiden. Bizde senin için endişelendiğimizden üstelemedik"
"Üstelemediniz mi?!" Gözlerimi büyütüp onlara şokla baktım. Şaka mı yapıyorlardı? Nasıl öylece gitmesine izin vermişlerdi?! Minjae onu tek başına görürse yine kaçırmaya çalışmayacağını nereden bilebilirlerdi ki? Üstelik... onun son yaptığı...
"Felix Sakin ol. Biliyoruz izin vermemeliydik ve zaten oldukça pişmanız" Jeongin bana üzgün bir şekilde baktığında gözlerimi kapatıp biraz sakinleşmeyi denedim.
"En son... En son Minjae'nin evine giderken yakaladım onu. Ya tekrar gittiyse?" Gözlerimi açıp onlara endişeyle baktığımda yerlerinde gergince kıpırdanıp gözlerini kaçırdılar.
Tabiki onlarda bilmiyordu ve endişeleniyorlardı. Kendilerini suçlu hissettiklerini de görebiliyordum ve birde üstlerine giderek onlara hiç yardımcı olmuyordum.
Nefesimi bırakırken kalın dudaklarımı dilimle ıslattım.
"Ona gitmediğine eminim. Söz vermişti bu yüzden o seçeneği eleyelim." Diyerek onları rahatlatmaya çalıştım. Çok rahatladıkları söylenemezdi ama en azından biraz rahatlamış gibiydiler.
Hava çoktan kararmış saat akşamın sekizi olmuştu. Sabahtan beri sadece kahvaltıyla duruyordum ve karnım sırtıma yapışmıştı. Ziyaret saati bitmek üzere olduğu için Çocuklardan istemekten vazgeçtim ve Hyunjin gelince ondan istemeyi düşünerek nefesimi bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...