|Hyunjin|
Hiç sevmekle nefret etmeyi bir arada yaşadınız mı? Sevip aynı zaman da nasıl nefret edebilirdik aklım almıyordu. Okuduğum onca satırlarda aradığımın cevap, yıllarca göstermemişti kendini.
Hayatımdan nefret ediyordum. İğrenç bir ailede doğup sonra sokağa atılmam değildi Hayata olan nefretim. Onun kardeşi olmamı sağlamasıydı. Bazen durup dururken gözlerim dolar ve sanki karşımda hayat varmış gibi sorardım, nefretin büyüyüp alevlendiği ses tonumla. "Onu seveceğimi biliyordun, neden kardeş yaptın bizi?!" Haykırışlarım ve gözyaşlarım yine yetim kalıyor, o yetimhane odasında, yorganımın altına sığınarak sessizce akıtıyordum yaşlarımı. Kimse kaldırıp silmiyor, silmeyi bıraktım yorganın altında olduğumu bile fark etmiyorlardı.
Benim kalbime ne zaman girdiğini bilmiyordum. Kendimi bildim bilesi, onun yanında mutlu ve huzurlu oluyor, bana her sarıldığında kalbim göğsümü parçalayıp diğer yarısı olan onun kalbine ulaşacakmış gibi sert ve hızlı çarpıyordu.
İlk başlarda sorun etmiyordum ama zamanla bu sevgim bedenime ağır gelecek kadar büyüdü ve onun fark edebileceği hareketlerde ve sözlerde bulunmaya başlamıştım. Ergenliğe girdiğimiz zamanlar... Ona olan çekimim ergenlikle birlikte daha da büyümüş ve ona dokunma isteğimi bastıramaz olmuştum. Benimle her yattığında, yanıma gelip heyecanla bir şey anlattığında kendimi tutamamaktan ölesiye korkmuştum.
O hiçbir zaman benim kardeşim olmamıştı, ama o her zaman beni abisi olarak görmüştü ve bu bütün hayatıma lanet etmemin en büyük sebebiydi. Ama hayatı hiç olmadığım kadar da seviyordum. Beni onunla tanıştırdığı ve onunla bu kadar yakın olabildiğim için minnettardım. Keşke... daha farklı bir şekilde karşılaşsaydık. Aramızda abi-kardeş ilişkisi olmadan, sadece o ve ben.
Ondan kaçmak için kendimi sürekli derslere veriyor, onunla uyumamak için o uyuyana kadar ders çalışıyordum. Annem... Sanırım onu sevdiğimi biliyordu. Ama hiçbir zaman bunu belli etmemiş ve sanki hiç bilmiyormuş gibi hayatına devam etmişti. Ne beni sorgulamıştı ne duygularımı.
Ondan ne kadar kaçmaya çalışsam da o yine beni kendine bağlıyordu. İnsanlarla fazla yakın olan kişiliği beni fazlasıyla zorluyordu. Her gün gereksizce fazla yakın olduğu arkadaşları bütün çabalarımı boşa harcıyor, içimde ki sessiz fırtınayı büyük bir kaosa dönüştürerek gözlerime yansıtıyordu. Özellikle bugün...
Bu sabah bizimkilerin yanına gittiğimde ve Changbin'in yanına oturduğumda Minho her zamanki gibi umursamazlığını konuşturuyordu. Onun için kavga yoksa asla bir şey ilgisini çekmez, kim konuşursa konuşsun ciddiye almazdı. O tam anlamıyla kaostan beslenen Ares gibiydi.
Changbin'e Bugün okul çıkışı ne yapacağını soracaktım ki gözlerinden çıkan alevlerle bir yere baktığını görmüştüm. Onu ilk defa öyle bakarken görüyor, adeta katliam yapacakmış gibi bakıyordu. Gözlerinin odak noktasına baktığımda benimde ondan bir farkım kalmamıştı. Felix, Seungmin'in kucağında oturuyordu.
O an meleğimin de şeytana dönüşüp, ikisi birlikte kulağıma fısıldamış ve bütün çabalarımızı ve insanları boş verip ona sevgimi haykırmak istemiştim. Onu kaybetme düşüncesi aklıma bir yılan gibi kıvrılarak girerken canım daha da yanmıştı. Onun başkasıyla olmasını istemiyordum ama... Benimle de olamazdı. Dengesiz herifin tekiydim.
Sessiz kalmıştım fakat yaptıkları bitmemişti. Onları gerçekten sevgili olarak düşündüğüm diğer olay Derste Birlikte uyumalarıydı. Yüzleri arasında neredeyse hiç mesafe olmadan, nefesleri birbirine karışırken rahatça ve huzurla uyumalarıydı. Bu... Seungmin'e nefret duymama sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...