|Hyunjin|
Boşluktaydım.
Karanlığın içinde kaybolmuş ve kendi benliğimi unutarak kim olduğumu defalarca kez sormuştum. Aynaya baktığımda gördüğüm o yabancı yüz, bana tek bir şey hatırlatıyordu. Sanki birisi, bir çocuk yüzümü okşuyor ve parlayan gözlerle bakıyordu bana.
Tanımadığım ama aynı zamanda asla unutamadığım o çocuk defalarca kez rüyalarıma konuk olmuş ve kendimden daha çok benimsemiştim.
Ben Lee Hyunjin. Kore'den buraya okumak için geldim ve telefonumda kayıtlı tek kişi babam olan Lee Kangdae. Koreliyim ve üniversitede Hukuk okuyorum.
Kendime ait bildiğim tek şeyler bunlardı. 1 yıl önce geçirdiğim trafik kazası sonucu 2 ay komada kalmış ve uyandığımda tek bir şey bile hatırlamıyordum. Eğer kimliğim ve telefonum çantamın içinde olmasaydı muhtemelen bu bildiklerimi de söyleyemeyecektim.
Bana çarpan kişi o günden sonra her gün yanıma gelmiş, defalarca kez bana yardım etmişti. Bir kaza olduğu için ona tabiki kızmıyor ya da şikayette bulunmuyordum. Zaten oldukça perişan görünüyordu.
Ondan öğrendiğim kadarıyla trafik kazasını havaalanına yakın bir yerde geçirmiş hatta Kore'ye bilet bile almıştım. Peki ya oraya neden gidecektim? Burada bir eğitim hayatım varken ve evim dururken neden bırakıyordum burayı?
Hastanede geçen birkaç haftadan sonra Emily, yani bana çarpan kişi üniversite bilgilerimden adresimi öğrenmiş ve beni evime götürmüştü. Bana sıcak yemekler yapmış, yatağımdan kalkmama bile izin vermemişti.
Fakat gece ışığın kapanması ile evimdeki ilk gecemde istemsizce gözlerim dolmuştu. Neden özlemle kavrularak tavandaki çıkartmalara bakıyordum bilmiyorum ama kalbim deli gibi sıkışıyor, sanki birisinin sesi kulaklarımda çınlıyordu. O çıkartmaları neden tavana yapıştırmıştım?
Bir süre üniversiteye gitmeyip ara verdim. Bu sürede Babam beni aramış ve hatta ziyarete gelmişti. Onunla hiç benzemiyorduk ki öğrenmiştim ki zaten üvey babamdı.
Benim hafızamı kaybettiğimi öğrendiğinde bana birkaç şeyden bahsetmişti. Bir annem ve küçük kız kardeşimin olduğunu öğrenmiştim. Buraya kendi isteğimle geldiğimi ve oldukça başarılı olduğumu söylemişti.
Üstelik bana oldukça iyi davranmış hatta bazen gözlerinde büyük bir acı görmüştüm. Pişmanlık, kararsızlık ve acı birleşmiş, gözlerine karanlık bir perde indirmişti.
Fakat içimde tuhaf bir şey vardı. Sanki kalbim acıyor, bir yere gitmem gerektiğini hissediyordum. O çıkartmalara bakarken birisinin "Seni çok özledim" Dediğini duyuyordum.
Babama sorduğumda izlediğim filmlerden etkilenmiş olabileceğimi söylemişti. Yine de bu acı ve özlem sadece bir filmle alakalı olamazdı. Unuttuğum birisi vardı fakat onun bana olan hislerini hatırlıyordum.
Onun yanında nasıl hissettiğimi, ona dokunurken bile kıyamadığımı ve sonsuza kadar kokusunu içime çekmek istediğimi... bu hisler bana hiçte yabancı değil uzun zamandır hissettiğim şeylerdi sanki.
Ama... onu hatırlamıyordum.
Emily babama aldırış etmeden gelmeye devam etmiş ve vicdanını rahatlatmak için benimle ilgilenmişti. Ona buna gerek olmadığını söylesem de gitmesini istemiyordum. Sanırım... yalnız kalıp onu düşünmekten korkuyordum.
Bu süreçte Emily ile oldukça yakınlaşmış ve arkadaş olmuştuk. Babam ben iyileştiğimde yaşadığı ülkeye geri dönmüş ve ben de üniversiteme tekrar başlamıştım. Emily ile aynı üniversiteye gitmek sanırım en büyük şansımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...