|Jeongin|
Salonun ortasında, gözlerim sessizce trübünde oturan Seungmin'den ayrılmıyordu. Dersimiz beden olduğu için sınıftan çıkmak zorunda kalmıştı fakat derse hiç katılmamıştı. Hocaya rahatsız olduğunu ve oturması gerektiğini söyleyip zor ikna etmiştik. Üstelik Felix'de omzu yüzünden onun gibi oturuyordu ve en azından birimizin onun yanında olması beni rahatlatıyordu.
"Salak!" Ne olduğunu anlamadan yüzüme vuran topla kendimi yerde buldum. Jisung bağırıp hemen yanıma gelmiş ve bize dönen bakışları umursamadan elini yüzüme koymuştu.
"Ya salak mısın?! Ne dikiliyorsun boş boş! Al kanıyor!" Başımı yukarıya kaldırıp burnumdan akan kanı durdurmaya çalışırken yüzümü buruşturup ona baktım. Voleybol oynarken neden birden dalmıştım ki şimdi?
"Kalk hadi Odaya gidelim" Başımı sallayıp kolumu tutan Jisung'dan destek alıp ayağa kalktım. Aslında onun gelmesine gerek de yoktu tek başıma halledebilirdim ama dersten kaytarmak istediğini bildiğim için sessiz kaldım.
"İyi misin?" Sonunda Seungmin'in sesini duyabildiğim için rahatladım ve bize endişeyle bakan İkiliye elimle iyiyim işareti yaptım.
"Hocaya söylersin knk" Jisung'u onaylayan Felix Tekrar Seungmin'in yanına otururken Anlıma vuran elle inleyip başımı yukarıya kaldırdım.
"İndirme başını"
"Göremiyorum ama!"
"Ben yönlendiriyorum işte"
"Hayır yönlendirmiyorsun" İkimizde tartışmaya başladığımızda son zamanlarda yaşanılanlardan sonra biraz olsun iyi hissetmiştim. Ben ona laf sokuyor, o ise sürekli anlıma vurup başımı eğmemi engelliyordu. Boyu yetmediği içinde kolumdan destek alıp parmak ucunda yükseliyordu.
Soyunma odasına girdiğimizde beni duş kabinine soktu ve sonunda başımı eğmeme izin verdi. Ben kanı temizlerken O da dolabına ilerledi. Peçete alacağını anlayıp kanı temizlemeye devam ettim.
Çok kanamamıştı zaten ama top çarptığı an dengemi kaybedip düşmüştüm. Sert değildi ki Jisung'un arada vurduğu smaçlara denk gelmediğim için seviniyordum. Eğer o ana denk gelseydim sanırım beyin kanamasından ölürdüm.
Kolumu çekip suyu kapatmasına izin verdim ve ona döndüm. Peçeteyi burnuma tuttuğunda elinin üzerine elimi koyup ben tutmaya başladım. O da elini çekip Kabinden çıkmıştı. Arkasından ilerleyip duvarın kenarındaki oturaklara oturum.
"Çıkışta bize gidelim mi?" Burnuma baskı uyguladığım peçete yüzünden sesim biraz tuhaf çıkmıştı ki bu onun gülmesine sebep oldu. Çantasından çıkardığı lolipopu ağzına atarken elmalı olanı bana verip yanıma oturdu. Tek elimle açamayacağımı anlayınca tekrar elimden alıp açmaya başladı.
"Olmaz, Çıkışta işim var" Kaşlarımı kaldırıp ona döndüm. Ne işinden bahsediyordu? Onun tek işi internet kafeye gitmek ya da evde yaoi manga okumaktı. Yüzündeki gülümseme merakımı körüklerken açtığı lolipopu bana uzattı ve arkamızdaki duvara yaslandı.
"Minho hy- Minho'ya bir şeyler ısmarlayacağım." Ağzıma lolipopu atıp onun gibi arkama yaslandım. Neden Hyung dememişti?
"Yoksa Randevu mu?" Sırıtarak söylediğim şeyle anında yaslandığı yerden doğrulup bana döndü ve eliyle omzuma vurdu.
"Hayır! Randevu değil sadece teşekkür amaçlı şey ettim" Onun birden patlaması ve kızarması bana her şeyi açıklıyordu.
Kesinlikle randevuya çıkacaklardı ki ilk başta Minho hyungun onun için yanımıza gelip sonra o gidince gitmesinden aralarında bir şey olduğunu anlamıştım. Ama Jisung yüz vermeyince- aşırı haklıydı- unutulup gitmişti. Sanırım Minho'nun yanına gidip ondan yardım istemesi aralarındaki soğukluğu tamamen bitirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...