Hayatımızda korkunun üzerine çıkan ve herkeste farklı olarak adlandırılan güçlü bir duygu yer edinirdi. Bazı insanlar o duyguyu bilmeyecek kadar şanslı, bazıları ise o duygularla yaşayacak kadar sürüklenmişti hayatın acımasızlığında. Düşeceğini bilerek boşvermek miydi hata olan yoksa o engeli oraya koyan kişi miydi? Hata kimdeydi?
Bedeni titriyor, almaya çalıştığı nefesler boğazını yakıp kavuran bir ateşmiş gibi canını yakıyordu. Hatırlamadığı o gecenin görüntüleri oynarken ekranda, hayattan soyutlanmış bir şekilde çırpınmaya başladı. O video sadece okulda ki dedikodulara sebep olmamıştı. Gözünün önünde bütün hayatı birden yıkılarak bir enkaza dönüşmüştü.
"Seungmin..." Omzuna konulan elle birden irkilirken kısa süreli duran zaman ibresi tekrar dönmeye başladı ve olduğu yere geri döndü. Yaşlarının ne zaman akmaya başladığını bile bilmiyordu ama çoktan boynundan aşağıya süzülüp gömleğinin yakalarını ıslatmıştı.
Yanında hiçbir şey diyemeyip sadece omzunu tutarak destek olmaya çalışan Felix'in yüzüne bakamazken kızarmış gözleri bahçede gezindi yavaşça. Aralarında konuşan insanlar, üzerinde gezinen yargılayıcı ve iğrenen bakışlar, o enkazın üzerine daha çok beton yüklemiş ve altında kalarak can çekişmesine sebep olmuştu.
Titreyen eliyle telefonu sımsıkı kavrarken videoyu kapatıp hızla ayağa kalktı. Onu durdurmaya çalışan Felix'ten kolunu sertçe çekip okulun içine doğru koştu.
Üzerinde ki bakışları yok saymaya çalışarak ilerlerken ne onunla alay eden insanları dinledi ne de peşinden koşup ona seslenen Felix'i. Her şey bitmişti.Bu yüzden güçsüz duramazdı, en azından hayatını bitiren bu kişiye neden yaptığını sormalıydı. Güçsüz kalacak bir şeyi yoktu çünkü güçsüzlük korkulardan ibaretti ve onun bütün korkuları gerçekleşmişti.
Merdivenleri çıkarken Aşağıya koşarak inen Jisung ve Jeongin'in adımları anında dururken onlara da bakmadan yanından geçip gitti.
Felix endişeyle dudağını dişleyip onlara başını iki yana sallayarak baktı ve Seungmin'in peşinden ilerlemeye devam etti. Birbirlerine korkuyla bakan ikili de indikleri merdivenleri geri çıkarak Onların peşine takıldılar.
Elindeki telefonu o kadar sıkıyordu ki ya telefon kırılacaktı ya da eli zarar görecekti. Fakat ikisi de olmuyor İçinde ki enkazın altında ki bedenine öfke, bir yılan gibi sokularak zehrini ona akıtıyordu.
Geçtiği koridorda kapalı sınıf kapısını açarken sınıftaki birkaç kişi dışında bakışları anında onu buldu. Tepkisizce telefona bakan Changbin'i görmesiyle öfke bir çığ gibi büyüdü içinde ve ağlamasını umursamadan oraya ilerledi.
Chan'ın bakışları Seungmin'i bulmasıyla anında ayağa kalkarken onları izleyen sınıfı umursamadan Onun karşısına geçti ve durdu. Bir şey demeden öylece baktı ona birkaç saniye. Gitmek istedi. Hesap sormadan, tamamen kayıplara karışmak istedi ama başını kaldırıp ona bakan gözleri görünce bu isteği öfkenin ateşiyle yanarak küle dönüştü.
"Neden yaptın bunu?" Bağırmamak için kendini kassa bile sesi o kadar nefret dolu çıkmıştı ki arkasında duran üçlü bile şoka girmişti. Fakat Changbin'in canını yakan öfkesi değil, o yoğun duygunun altında ezilmiş olan kırıklıktı. Öfkesi hayal kırıklığıyla harmanlanmış ve bu, canını videodan daha çok yakmıştı.
"Ben yapmadım" Diyerek ayağa kalktığında Chan her an tetikte durarak biraz uzaklaştı onlardan. Aralarına girmemek onlar için en doğrusu olacaktı.
Cevabı karşısında inanamayarak alayla güldü ve yanan gözlerini yukarıya çevirip kendine biraz zaman tanıdı. Cevabına tabiki inanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...