"Ne yemek istersin?" Başımı yasladığım camdan ayırıp yanımda arabayı süren Dean'a baktım. Hava alanından çıkalı yaklaşık 1 saat olmuştu ve hala daha gelmemiştik. Hava alanı şehir merkezine düşündüğümden daha da uzaktı."Hiçbir şey" Sessizce mırıldandım ve başımı cama yaslayıp onu izlemeye başladım. Gerçekten fazlasıyla çekici birisiydi. Eğer eski ben olsaydım ve Hyunjin'e aşık olmasaydım onun peşinden koşabilirdim ama şuan o sadece bir arkadaşımdı ki sonsuza kadar bundan ileri olarak göremezdim onu.
kaşları verdiğim cevapla çatılırken birkaç saniye yoldan gözünü çekip bana baktı fakat trafikte olduğumuz için tekrar önüne döndü.
"Ne demek hiçbir şey? Uzun bir yolculuk geçirdin, elbet acıkmışsındır." Buraya gezmeye ya da dinlenmeye gelmemiştim. Bir an önce onu bulmak ve tekrar yanında olmak istiyordum. Omuz silkerken başımı çevirip akıp giden yolu izledim.
"Onu gördüğün sokağa götürebilir misin beni?" Onu bulmak için elimden gelen tek şey o sokağa gitmekti. Bir köşede oturup onu bekleyebilirdim. O sokaktan bir kere geçtiyse elbet ikinci kez daha geçecekti fakat onu ararsam muhtemelen geçse bile farkında olmayacaktım. Bu kaybolduğun zaman olduğun yerde beklemek gibi bir şeydi.
"Daha yeni geldin Felix. Önce yerleşmeli ve dinlenmelisin." Belki de haklıydı önce kalacağım yeri ayarlamalıydım ama ya ben bunu yaparken o, o sokaktan geçerse? Korkuyordum, elimdeki tek şansı kaybetmekten fazlasıyla korkuyordum.
Benim kararsızlığımı fark etmiş olacak ki yavaşça nefesini bıraktı ve kısa bir süre tekrar bana baktı.
"Bak anlıyorum onu bulmak istiyorsun. Emin ol 2 yıl seni dinlerken ben de onu bulmanı çok istedim ve istiyorum ama önce kendine biraz zaman vermelisin. Uzun bir yolculuktan geldin ve burası hiç bilmediğin bir şehir." Neden bu kadar haklı konuşuyordu? Oysaki ben buradaki bütün zamanlarımı onu bulmaya çalışarak geçirecektim. Belki uykusuz kalırdım ama sorun etmezdim. alışmıştım zorla uyumaya.
"En azından bugün dinlen. Yarın işe giderken seni bırakırım olur mu?" Kollarımı göğsümde bağlarken kırmızı ışıkta yavaşça durdurdu arabayı. Yanımızda duran kırmızı arabayı incelerken yavaşça dudaklarımı araladım.
"Pekala ama kalacak bir yer bulmalıyım" Mırıldanırken yeşil ışıkla beraber tekrar ilerlemeye başladık. Arabanın içi ideal sıcaklıktaydı ve bu beni istemsizce mayıştırıyordu. Hafif alaylı bir gülme sesi duyduğumda başımı çevirip ona baktım. Bana başını iki yana sallayarak baktı.
"Duymamış olayım. Benim evimde kalırsın ne olacak." Kaşlarımı kaldırıp bedenimi ona çevirdim ve ciddi mi diye baktım. Cidden onda kalmamı istiyordu. Kim ilk defa gördüğü birisine evini açardı ki?
"Sen ciddi misin? Olmaz bir pansiyon falan bulurum" Diyerek önüme döndüğümde ofladı ve ara sokaklardan birisine girdi.
"Ya bak Minho mu ne birisi aradı beni. Dedi o salağı yalnız bırakma senin evinde kalsın falan. Yapmazsam birkaç tehdit savurdu, biraz göt korkusu diyebiliriz" Ona şokla döndüm ve ciddi olduğunu görünce daha da şaşırdım.
Minho hyung onu mu aramıştı?! Daha bu sabah onlara anlatmıştım olayı hangi ara aramıştı da bunları söylemişti? Üstelik tehdit mi?
"Yapmak zorunda değilsin. Biraz fazla korumacı sadece." Başını iki yana sallarken ara sokaklarda olduğumuz için arabayı yavaş sürüyordu. Başını bana çevirip samimi bir şekilde gülümsedi.
"Zorunda değilim tabi ki ama haklı. Seni yalnız bırakamam. Bak burada seni yerler. Tek kaldığın anda üzerine atlarlar ve ben bunu istemem." Kaşlarımı kaldırarak ona döndüm ve alaylı bir şekilde dudaklarımı kıvırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfiction"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...