Saklanan Gerçekler

2.9K 306 266
                                    

Sevdiğiniz birisine geç kalsaydınız suçu kime atardınız? Sanki daha da hızlanmış gibi algıladığınız zamana mı yoksa daha erken gidemediğiniz için kendinize mi?

Ne zaman bir yere yetişmeye çalışsak zaman sanki olduğundan daha hızlı akardı. Sanki yetişmemizi istemiyor, bir şeyleri kaybetmemiz için çabalıyordu. Peki, daha erken yola çıksaydık Zamanı etkisiz hale getirebilir miydik? Her şeyi önce fark etseydik ve gözden kaçırdığımız o hatayı zamandan önce görseydik... Zaman yine de bizi geçer miydi?

Güçsüz kişiler, suçu zamana atardı. Gözden kaçırdığı o hatanın sonucunu kaldıramayacak kadar korkak ve güçsüzlerdir. 

Aynı zamanda Güçsüz kişiler, suçu kendine de atardı. Sürekli kendini suçlayıp en azından vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlardı. Altına girdiği o yükün altında eziliyorlardı. Peki güçlü kişiler ne yapıyordu? 

Eğer sevdiğiniz kişiye geç kalıp onu kaybettiyseniz güçlü kalmanızın imkanı yoktu. Sonradan toparlayabilirdiniz, ayağa kalkabilir, acınızı uyuşturadabilirdiniz. Ama o an güçlü kalamazdınız. Sadece güçlülük maskesini takar, öyleymiş gibi görünmeye çalışırdınız.

Parmaklarını patlamış dudağına götürüp kanın tenine bulaşmasına sebep oldu. Karşısındaki yabancı çocuğun kim olduğunu, ona neden saldırdığını anlamasa bile bunun bir önemi yoktu. Ona zarar vermeye çalışan bu çocuğun elinden nasıl kurtulacaktı?

Yere dağılmış sarı saçlarının bir tutamının ucu dudağından ve kaşından akan kana bulanmıştı. Canı çok yanmıyordu, en azından düşünebilecek kadar kendindeydi.

Görüş açısına siyah kalın botlar girerken başını yattığı zeminden kaldıramadan karnında ki acıyla nefesi birden kesildi. Bağırmak isteyip çıkmayan sesiyle gözleri büyürken iki büklüm olup kollarını karnını sardı. Birkaç saniye nefes alamayarak acı içinde öylece dururken Minjae ayağını uzatıp belini hafifçe dürttü.

"Bu kadar çabuk mu? Tam da tahmin ettiğim gibi inek birisisin Hyunjin" Sonunda kesik bir nefes aldığında karnı acıyla kasıldı ve gözlerini sımsıkı kapattı. Aldığı her nefeste karnı tekrar nefesini kesmek istercesine sızlıyordu. Normal bir tekme olsa bu kadar acımazdı ama ayağında ki botlar acıyı daha da arttırmıştı. 

Acıyla göğsü inip kalkarken kaldırdığı başını serbest bırakarak yere koydu ve seslice yutkundu. Bir şey yapmalıydı. Böyle giderse burada ölüp gidecekti.

Bu düşünce ile kalbi sıkışırken gözlerini yavaşça araladı. Minjae onun hiçbir şey yapamayacağına o kadar emindi ki rahatça arkasını dönmüş üzerindeki ceketi çıkararak kendini rahatlatıyordu. Bu fırsatı değerlendirmeliydi ama düşünmek için sadece birkaç saniye vardı.

Telefonu yanında değildi, Felix'in telefonuyla birlikte odada kalmıştı. Ya ona ulaşmak için fırsat kollayacaktı ya da kendini evden dışarı atacaktı. Evden dışarıya atmak daha mantıklıydı ama daha düzgün hareket edemezken oraya ilerlemek imkansızdı. Üstelik Minjae onu saniyesinde yakalardı. 

Karnına baskı yapan elini çekerken yüzünü acıyla buruşturdu. İki elini de yere koyup zorla doğrulurken patlamış dudağını ısırarak acıya dayanmaya çalıştı. Ne olursa olsun bir şey yapmalıydı.

Yerden kalkarken uzun saçlarının arasından arkası dönük bedene ve arkasındaki kapıya baktı. Oraya attığı bir adımda hemen yakalanırdı ama Kapıya ulaşmak zorundaydı.

O kısa sürede düşündüklerini kafasından kovdu ve arkası dönüp bedenin üzerine atıldı. Minjae beklemediği hamleyle birkaç adım öne sendelerken sımsıkı beline sarılmış Hyunjin'e sinirle baktı. Ondan daha kısa ve zayıf olan sarışının kollarını tutup kolayca belinden ayırırken onu sertçe geriye doğru savurdu. 

 Love without thinking |HYUNLİX Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin