|Hyunjin|
Kafayı yemek üzereydim. Her şeyin sorumlusu bendim. Ona duygularımı açmamalı ve gizlemeye devam etmeliydim. O zaman Felix evden gitmez, Bu halde olmazdı.
Ona baktıkça kendimi iğrenç hissediyordum. Solgun yüzü, ağlamaktan şişmiş gözleri ve yorgun bedeni ile tüm enerjisi çekilmiş gibiydi. Oysaki Felix tanıdığım en enerjik insandı.
"Jinie?" Yanımda ki Ha-neul'a gözlerimi kırpıştırıp bakarken elinde ki kalemini test kitabının arasına koydu ve ayağa kalktı.
"dalgın gibisin, Sonra çözeriz" Dediğinde mahcupça elimi enseme attım ve gülümsemeye çalıştım. Onun sorusunu kabul eden bendim ama kafam hiç yerinde değildi.
"Üzgünüm Ha-neul biraz yorgunum" Elini omzuma koyup gülümsedi.
"Sorun değil Jinie, dinlenmene bak" Ona teşekkür ettiğimde yanımdan ayrıldı ve sırasına oturup çözmediğim sorunun üzerine soru işareti koyarak diğer soruya geçti.
Ders boş olduğu için herkes kendi halinde takılıyordu. Sınıf başkanı kimseyi susturmaya çalışmıyor, aksine en arkada kalabalık bir grup ile sohbet ediyordu.
Üzerimde hissettiğim yoğun bakışlar ile başımı sol tarafa çevirdiğimde Üç kişide anında birbirlerine dönüp bir şey konuşmaya başladı.
"İşte Elsa'nın gücü annesinden geliyormuş" Jisung gereğinden fazla bağırıp birkaç saniyeliğine bakışlarını bana çevirdi. Göz göze geldiğimizde anında bakışlarını çekmiş ve kendini Jeongin'in kucağına atarak bayılmış numarası yaptı.
Onlar...cidden salaktı. Felix'in onlara anlattığını anlamamak aptallıktı. Felix'i rahatlatıyorsa istediği kişiye anlatabilirdi yeter ki iyi hissetsin.
Bakışlarım 5 derstir uyuyan Bedeni buldu. Seungmin'in ceketinin üzerine yatmıştı ve başı duvara dönüktü. Beni bu kadar mı görmek istemiyordu? Ona zaman tanımam gerektiğini biliyordum ama yine de canımın yanmasını engelleyemiyordum.
Dün gece ondan beklediğim o olumlu cevap bir hiçlikte kapanmıştı. Olumlu olmasına da gerek yoktu aslında. Sadece bir cevap beklemiştim ama ona fazla ağır gelmiş olacak ki arkasına bile bakmadan çekip gitmişti.
Canım hiç yanmadığı kadar yanmıştı dün. Onun benden kaçmış olduğu gerçeği ruhuma büyük bir yara oluşturarak kapanmasını imkansız kılmıştı.
Neyse ki ilk defa yalnız kaldığım o odada gözyaşlarımı akıtırken onları silen bir anneye sahiptim. Gerçek annem olmasa bile o Felix'ten sonra değer verdiğin en önemli kişiydi hayatımda.
Fazla baktığımı fark ettiğimde titrek bir nefes aldım ve bakışlarımı ondan çekip önüme döndüm.
Onlara aptal diyordum ama bende aptalca davranmıştım. Sevgilisi olduğunu bilmeme rağmen onu öpmek mi? Tabiki benden kaçmak istiyor hatta belki de nefret ediyordu. Onun duygularını umursamadan bunu yapmamalıydım.
Zilin sesi kulaklarıma dolarken öğle molası olduğu için sınıf anında boşalmaya başladı. Yanımda hissettiğim hareketlilik ile onların da kalktığını hissettiğimde Kulağıma Seungmin'in sesi doldu.
"Felix?"
"Hımm?" Dünden sonra ilk defa sesini duysam da sesinde ki o yorgunluk ve acı canımı yaktı. Onun canını yakmış olmaktan nefret ettim.
"Öğle molasındayız, aşağıya inelim" Seungmin'in ilgili sesi kalbime tarifi imkansız bir acı getirirken Ayağa kalktım ve sınıfın çıkışına ilerledim. Felix beni görmek istemiyorsa, ona görünmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love without thinking |HYUNLİX
Fanfic"düşünmeden sev Felix. Eğer düşünürsen sevemezsin çünkü" "Ama Bu yanlış" "kime göre? Benim tek doğrum sensin." endişeyle dudağımı dişlerken tuttuğu elimi bırakır gibi oldu. Bir an korktum ama neden korktum onu da bilmiyordum. Ellerimizi kenetleyip a...