2 seçenek

2.1K 283 320
                                    

Bugün 2 bölüm attım bu yüzden önceki bölümü (Kalabalık) okuduğunuzdan emin olun:)

"Anlamanı beklemiyorum zaten." Güçsüz sesiyle mırıldanırken bir süre yüzünde gezinmişti gözler. Uzunca onu izleyen Brian'a tepki göstermedi ve izlemesine izin verdi.

Hava soğuk olduğu için hızlı soğuyan kahvesinden bir yudum daha alırken izlemekten artık gözleri ağrımaya başlamıştı bile. Yine de gözlerini kapatmadı ve izlemeye devam etti.

Brian nefesini bıraktı ve elindeki bitirmiş kahvesini ilerideki çöp kovasına fırlattı. Eskiden olsa buna şaşırır ve ooo'lamaya başlardı ama şuan yaptığı tek şey çöp kovasına kısa bir bakış atıp tekrar kalabalığa dönmekti.

Brian'da sanki her gün yaptığı bir şeymiş gibi rahatça arkasına yaslandı ve onun gibi kalabalığa bakarken dudaklarını araladı.

"Seni anlamıyor olabilirim ama bildiğim tek bir şey var." Konuşmasına kulak kesilirken dudağını kahve bardağına yaslamaya devam etti. Dinleyip dinlemediğini umursamadan konuşmasına devam etti Brian.

"Giden birisi asla geri dönmez. Özellikle sana beklemeni söylediyse büyük bir bencillik yapmış." Kaşlarını çatarken dudaklarını bardaktan ayırıp ona döndü. Onun aksine Brian ona bakmıyor ve rahat bir şekilde kalabalığı izliyordu. Hyunjin'e bencil mi demişti? Onu tanımadan yargılayamazdı ki tanırsa da bencil demeyeceğini biliyordu.

"O bencil birisi değil. Sırf benim için gitti zaten... Geri döneceğine eminim" Sesi sonlara doğru kısılırken son cümleyi ağzının içinde gevelemişti fakat onu oldukça rahat bir şekilde duymuştu Brian.

Bakışlarını kalabalıktan çekip önüne dönen beyaz saçlı çocuğa baktı. Görünüşü gibi düşünceleri de olgunlaşmamış, bir çocuk olduğuna emin olmuştu. Gerçekten bu çocuk hayatı toz pembe mi sanıyordu? İnsanlara nasıl bu kadar güvenip yıllarını ona harcayabilirdi ki? Hiç kimse bunu hak etmezdi. Aşk sadece canını yakan ve zamanını çalan bir palavradan ibaretti onun için.

"Ya başına bir şey geldiyse?" Brian kaşlarını kaldırıp ona baktığında içinde saklanan o korkuyla kasıldı bedeni. Ona bir şey olmuş olma düşüncesi bile gözlerini yakarken başını iki yana salladı.

"Geri geleceğini söylediyse gelecektir."

"Başına bir şey geldiyse nasıl gelmesini bekliyorsun? Bak Felix, sana geleceğini söyleyerek zaten en büyük yalanını söylemiş. Evet belki geri döner fakat geri dönemeden başına bir şey gelirse ve dönemezse bu seni kandırmak olur. Ve bu durumda tek zarar gören kişi de sen olursun. Bekleyen kişi hep zarar gören kişidir." Ne derse desin fikrini asla değiştiremezdi. Hyunjin'e kavuşacağını biliyordu. Er yada geç kavuşacaktı. Bunca yıl beklemişti ve şimdi pes edemezdi.

"Peki ya bekleyen kişi oysa?"

Brian beyaz saçlı çocuğa baktı uzunca. Neden onu umursayıp bir şeyler söylüyordu ki? İnsanların ne kadar acı çektiğini umursamazdı bile, şimdi de onu acısıyla yalnız bırakmalı ve yıllardır olduğu gibi boş bir şey için beklemesine izin vermeliydi. Yine de bu saf çocuğun o kişi gelene kadar burada bekleyeceğini biliyordu ve buna izin vermek istemiyordu.

"Pekala anlaşılan beni dinlemeyeceksin. O zaman sana son bir şey diyeceğim ve bu sözümü iyi dinle" Felix dolan gözlerini kırpıştırıp kalabalığa bakmaya devam ederken soğumuş kahvesinin son yudumunu aldı ve yanında ki boşluğa koydu. Brian'ın ne diyeceğini merak ederek beklerken Kısa sürede sesini duymuştu.

"Bunca zaman gelmediyse asla gelmez. Onu bul bulabiliyorsan ama onun sana gelmeyeceğine eminim." Kaşlarını çattı ve bakışlarını kalabalıktan çekip yanındaki siyah saçlı çocuğa baktı. Oldukça güzel duran elleri ile çantasının sapını kavrayıp omzuna asan çocuğa merakla baktı.

 Love without thinking |HYUNLİX Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin