BÖLÜM 22 - GEÇMİŞ

18.2K 862 52
                                    

Hatırlatma:

Tırnakları derimi aşarken acıyla bağırdım. Bilinç altım şaşkına dönmüş tek kelime etmezken ondan bir farkım yoktu. Yardım beklemiyordum, çünkü bana yardım edecek tek kişinin artık olmadığını iyi biliyordum. Bağırışım dengesizleşen nefesim ile kesildi, zira derimin altına giren parmakları hissedebiliyordum. Canım yanıyordu ve benim yapabilecek hiçbir şeyim yoktu.
***
Burnuma ezbere bildiğim o koku doldu. Acı çekerken bile bir başka acıyı düşünmek..! Bu her daim acı çekeceğimin kanıtı gibiydi.

Boğazımdan yükselen acıyla sıçradım. Kendi sesim kulaklarıma dolarken Jack'in irileşmiş gözleriyle göz göze geldim. Hıçkırıklarım siyah gözleri görmemle odayı doldurmaya başlarken henüz bir-iki saniyedir gördüğüm şeyin gerçek olup olmadığına aldırmadan boynuna sarıldım. Kolları bedenimi sıkıca sararken yüzümü sıcak boynuna sakladım. Parmakları saçlarımda gezinirken yumşak sesi ruhuma kadar ulaştı, bu sesi seviyordum.

" Şısh... Tamam geçti." Belimde duran eli beni daha çok kendin bastırdı. " Kabus mu gördün?"

Hıçkırıklarımın arasından başımı salladım. Kabustu. Jack beni bırakmamış veya Anthony kalbimi almak için bana saldırmamıştı.

Hepsi kabustu!!

" Hiç laf dinlemiyorsun." diye sitem ederken ona daha çok sarıldım. Bana kızması veya bana karışma umrumda bile değildi şuan. Tek düşüne bildiğim beni tehlikenin ortasında öylece bırakmamış olmasıydı.

" Be..beni bıraktın sa..sandım."

Eli saçlarımdaki hereketine devam ederken yüzümü yelkovan ile akrebin donmasını sağlayan, kokusunu en muazzam şekilde alabildiğim boynuna gömdüm. Belkide burası şuanda bulabilecem en güvenli sığınaktı. Herkese korku salan bu adamın bana güven vermesi...

" Ah ufaklık! Asla uslanmayacaksın değil mi?" ilk defa bana ufaklık demesi sinirlerimi bozmadı, aksine bu tanıdık his bana daha çok güven veriyordu. " Şimdi sakin ol tamam mı? Uyu biraz, ben burdayım."

" Uyumak istemiyorum."

Bilincimi kaybetmek istemiyordum. Belkide ben uyurken Jack'in gitmesinden korkuyordum.

" Tamam. Zaten ne zaman beni dinliyorsun ki?"

Bu dediği gerilen sinirlerimi yumşatırken dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Beni yerle bir eden kişiyle elimden tutup kaldoran kişinin bir olması çaresizliğimin kanıtıydı. Ne düşmekten ne de ayağa kalkmaktan kaçamayacaktım.

" Gülüyormusun sen?"

Dudaklarım acımı unutarak iyice gerildi, gözlerimi açmayarak başımı sağa sola salladım. Jack az önce resmen pes etmişti!

Her zamankinin aksine yaramaz çocukları andıran sesi içimdeki tüm kötü düşünceleri süpürdü. " Yalancı! Sana ağlıyorsun diye iyi davranıyorum, eyer keyfin yerindeyse beni uğraştırma."

Bir homurtu çıkarttım ve başımla boynuna hafifçe vurdum. Şaka yaptığını biliyordum, aksi halde tokatı suratına yapıştırırdım. Ya da yapıştırmazdım. (!)

" Yalancı sensin!"

Dilini şaklattı. " Ben yalan söylemem güzelim."

Cevap vermek yerine burnumu boynuna sürttüm. Daha fazla bu şekilde ona sarılamayacağımın farkındaydım. Bu yüzden sanırım acısını çıkarıyordum.

Kollarımı yavaşça boynundan çektim. Onun bir eli hala belimden sıkıca kavramış, diğeri saçımın ucuyla oynuyordu. Beklediysemde kolları beni bırakmadı, beni görmemezlikten gelerek parmaklarının arasında oynadığı uzun saçıma bakıyordu. Siyah gözler her zamankine oranla rahat hatta huzurlu gözüküyordu. Güzel elmacık kemiklerine gölge düşüren uzun siyah kirpikleri ara ara kapanıp açılarak muazzam olduklarını hatırlatıyor, soluk alıp verişiyle yavaşça harket eden göğsü ona rahat bir hava katıyordu. Güzelliği beni birkez daha nakavt etti. Zira gözlerimi yüzünden alamıyordum. Burnu, dudakları, gözleri, kaşları, kirpikleri, elmaçık kemikleri, yüzüne sertlik katan çene kemikleri... Her şeyi öyle muazzam öyle harikaydı ki, bazen gerçek olduğuna inanamıyordum.

TOHUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin