Bölüm 41 - DİRİLİŞ

13.3K 550 143
                                    



Hatırlatma:

Soğuk hava ve yağmurun sesi kafamın içindeki kaosu, Jack'in dudağıma bıraktığı düğüm düğüm olmuş rutubetli duyguları çözerken gözlerimi kapattım. Belki de yağmuru affetmemin zamanı gelmişti. Zira içimde ona karşı büyük bir ihtiyaç hissediyordum. Tenime düşen her damla içimde yanmaya yüz tutmuş kora iyi geliyordu.

Küçük bir bedenden çıktığı anlaşılan miyavlama sesi kulaklarımı doldurdu. Gözlerimi açıp sesin sahibini buldum; on metre kadar ileride, yağmurdan kaçmaya çalışarak duvarın dibine sokulmuş yardım çığlıkları atan yavru bir kedi vardı. Yerimden kalkarak hızlı adımlarla dar sokağın karşısına geçtim, titreyen minik bedeni usulca kucağıma aldım. "Sende annenden uzaklaşmışa benziyorsun." Küçük bedenine yakışır bir şekilde kibarca hapşırdı, söylediklerimi umursamayarak bedenini titretti ve iyice kucağıma sokuldu. Üzerime sıçrattığı suları umursamayarak sevimli haline kıkırdadım,"Seni haylaz!" cavab olarak tekrar hapşırdı.

Ayağa kalktım, arkamı dönmemle önüme aniden çıkan bedenin varlığıyla gerilemem bir oldu. Bu... bu gördüğüm en karanlık ikinci gözlerin sahibi Eva'ydı. Korkuyla yutkundum, kucağımdaki kedi durumu farketmişcesine başını göğsüme gömdü. Kollarım onu sıkı sıkıya sararken Jack'e seslenmek istedim ama bunun boş bir fikir olduğunu anlamam bir saniyemi aldı. Jack'in beni duyması ve Eva beni yerle bir etmeden yetişmesi olanaksızdı.

Bir adım geriledim, gücün parmaklarımı karıncalandırdığını hissettim, küçük kedi huzursuzca hareketlendi ve miyavladı. Eva'nın eli neredeyse mikro saniye kadar kısa bir sürede alnımda belirdi, avcunun sıcaklığı beynimi yakarken yere mihlendim, kaçmama olanak yoktu. Yağmurun tenimi yakan damlalarının ve sıkı sıkıya tuttuğum kedinin varlığını hissedemez oldum. Sonrasıysa koca bir karanlıktı.
****

Karanlık beni dışını iterken başımda hissettiğim acıyla bilincim açıldı. Kısık sesler kulağıma dolarken gözlerimi loş ışığa araladım, neredeydim?

Parmaklarımı saçlarımın arasına kaydırdım ve yavaşca doğruldum, gözlerim ışığın kaynağını buldu; on metre kadar ilerdeki mutfakta biri kız üç kişi vardı. Kim oldukları ve neden burada olduğum hakkında en ufak fikrim yoktu. Kız arkası bana dönük bir şekilde masaya yaslanmış olan adamın omzunu tuttu,"Amacının ne olduğu meçhul. Bizi bulamayacakları bir yere saklanmalıyız." Gözleri gözlerimi bulunca irileşti, adamın omzundaki parmaklarının sıkılaşıp açıldığını gördüm. Adam omzunun üzerinden bana baktı, içimden karanlık bir şey akıp gitti ve derinlere kıvrıldı. Bu iyi değildi. Bunlar her kimdi bilmiyorum ama bana doğru gelen bir çift siyah gözde uğursuzluk görmüştüm. Tanıdık bir tedirginlik.. Öylesine karanlık ve tekinsizdi ki, tüylerim diken diken oldu.

Sakince önüme oturdu, kaşları çatılırken"Rosalie.." diye mırıldandı. Sesi hüclerimde iğne etkisi yaratırken midem sıkıntıyla sızladı, kalbim endişeyle atarken kolumu saran sıcak parmaklardan kurtuldum. Yüzünde çarpılmış bir ifade oluşurken dehşetle soludum. "Dokunma bana!"

----------------

"Bırak beni!"

Küçük bir hap.... İlk kez olmasının verdiği endişe ve merakla başlar, kısa sürede emzinlenerek her bir hücreye, damarlardaki sıcak kana karışarak sonucu doğurur. Önce uzay boşluğunda olduğunu sanırsın daha sonra kendi dünyanı yaratırsın. İşin güzel tarafı tamda burasıdır! Hava aydınlanıp etki uçup gidinceye dek her şey unutulur. Ve tekrar başlar..!

Tüm bunlar sürekli tekrarlanan bu düzenin bir parçası mıydı? Sadece iki kere olduğunu sanıyordum. Devam mı etmiştim? Hayır. Tekrarlanmadığından emindim! Onları tekrar bulmam bile olanaksızdı. İkisini de Jane'nin annesinin bıraktığını iddia ettiği ama hala ara ara kullanmak için çekmecesinde sakladığı küçük kırmızı kutudan almıştım. Onların orada olduğunu tamamen tesadüfen görmüş ve almak için geri gitmiştim. Annesinin Jane'den şüphelense bile sesini çıkarmayacağına adım gibi emindim. Jane bu konuyu açmadan, bağımlılığını ortaya dökmezdi ve dökmedi de. İkincisine bu düşünceyle cesaretlensemde bir daha denememiştim.

TOHUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin