"Baştan başa bütün dünya, bir damla kanın yere dökülmesine değmez."
Sadi ŞiraziHatırlatma:
"Jack, lütfen bırak!"
Beni duymadı. Sağ dirseği geriye doğru gerildi, hayalet pusulam bu zamana kadar ki en yüksek sesiyle beynime doldu,"Gözlerini kapa Rosalie." desede her şey için çok geçti, Jack'in eli Eliesha'nın göğsüne saplandı ve büyük bir güçle geri çıktığında avuçlarında Eliesha'nın çırpınan kanlı kalbi vardı. Gözlerimin dolduğunu hissettim ve korkuyla sımsıkı kapattım, bilinç altım kötü zamanlarda felaket tellallığı yapan pusulama sitemle kızıyor ona kim olduğunu soruyordu. Hiç beklemediğim cevap beynimde defalarca yankılandı ve birkez daha dehşete düştüm. Bu... bu imkansızdı!!!
"Benim Rosalie, Baban!"
***Bir vazo gözlerimin önünde yere düşüp parçalanıyor ve ben zamanda geri çekiliyorum. Yaşananlara müdahale edemiyorum, başım çatlarcasına sızlıyor. Yere sertçe çakılmış gibi hissediyorum. Her şey bir rüya gibi puslu ve acımasız. Uyanamıyorum. Beynimde dolanan tek kelime var. "Baban!" Babam!!! Bu kelime büyüyor büyüyor ve boğazımda yutması zor zerrecikler halini alıyor. Gözlerimde kaldıramadığım kanlı bir görüntü, ağzımda metalimsi bir tat ve göğsümün tam ortasında başa çıkılmaz bir acı... Her şey içinde bulunduğum balonun dışında hızla gelişiyor, Jack'in vahşice hareketleri cansız bedeni kucaklayıp camdan atlamasıyla son buluyor. Ona ne yaptın sen demek istiyorum ama kızamıyorum. Beni korumaya çalışmaktan başka ne yapmıştı? Belki biraz ileriye gidip hıncını çıkartmıştı ama kendimde ona kızacak yüzü bulamıyorum. Ben senden bunu mu istedim demek nankörceydi belki ama ben... ben bunu istememiştim. Ben bunu istememiştim...!
"Ros.."
Duyduğum ses, dakikalardır gözümü kırpmadan bakmakta olduğum beyaz çarfaya yayıldı ve siyah gözler başımı kaldırmama gerek kalmadan gözlerimin önüne serildi. Açığa çıkan canavardan utanan siyah gözlerde pişmanlık göremiyordum.
"Ros,"Sıcak eli sırtımda belirdi ve beni kendine çekerek başımı göğsüne yasladı, eli saçlarımda gidip gelirken beyaz çarşafın altında uzanan cansız bacaklarımı seyretmeye devam ettim. Bir nevi şoka girmişsemde bunun kaynağının Elisha mı yoksa duyduğum şey mi olduğundan emin değildim. "Olanları görmeni istemezdim."
Yutkundum, boğazıma takılıp kalan yaşlar genzimi yakıyordu. Beni sarsan şey Eliesha'nın ölümü değil, hayalet pusulamın haykırdığı şeydi. Ölüme her ne kadar alışamamış olsamda Eliesha'nınki içimde derin bir sızıya neden olmamıştı. Buysa beni korkutuyordu!
Sesi bir kez daha kulaklarıma dolarken tupkı onun gibi artık benimde bu odada kalmak istemediğimi farkettim.
"Gidelim, Melek."
*****Aynada yansıyan görüntüme baktım, yağlı saçlar, çökmüş göz altları, zayıflıktan belirginleşen çene kemiklerim, rengini kaybetmiş dudaklarım.... Tüm bunlar birleştiğinde neredeyse ölü gibiyim. Ve bana bunu yapan Eliesha bile değil, sadece zaman ve ben zamanın ne kadar güçlü olduğunu hastane odasında zamanın dışına çekildiğimde anladım. Duyduğum o ses...
Şimdi ise zaman bana acıyarak beni tekrar içine almıştı. Eliesha'nın olacakları haketmesi hakkında söylediği şeylere henüz bir anlam yükleyebildim. Hastaneye Jack'in ona yapacağı şeyi bilerek gelmişti, ve en azından bedel ödeyeceği bir şey yapmak istemişti. Bunu kavradığımdan beri kendimi daha rahatlamış hissediyorum.
Banyonun kapısı hafifçe tıklatıldı ve Jack'in sesi duyuldu,"Ros!" Kapıyı açtı ve içeri girdi. Elinde beyaz bir havlu vardı. Yüzündeyse iki gündür silmeye çalıştığım gergin bir hava..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...