HATIRLATMA:" Bilmiyorum Jack. Adamın normal olduğunu sanmıyorum. Belki de sevgilisi biliyordur ona.."
Jack telefonu masadan hızla alarak öfkeyle duvara fırlattı. Duvardan çıkan sesle kalp atışlarım kulağımda çınladı. Ne olduğunu anlamayarak ürkek bakışlarla yaptığı şeyi izledim. Telefon parçalara ayrılarak yere düştü, öfkesini bir şeyleri kırmadan, parçalamadan çıkaramıyordu. Buz gibi bakışlar üzerime dönerken sıradaki hedefin ben olduğumu anladım. İçimdeki tüm zırhları kaldırarak sözlerine, davranışlarına karşı kalkan oluşturdum. Yıkılmaz olmak istiyorsam duyğularımı öldürmeli, demir gibi bükülmez olmalıydım. Birkaç saniye sonra kızgın aleve tutulmuş oklar üzerime gelecekti ve beni yakıp delecekti. Buna izin vermeyecektim, beni yıkmasına, üzmesine müsade etmeyecektim
***Bu koca evrende size gerçekten zarar verebilecek kaç kişi vardır? Bir, iki , üç... Ve diğerleri. Ötekiler sizi sadece üzebilir, oysa o bir-iki kişi sizi toz parçaları haline gelene kadar paramparça edebilir. İşte yalnızlık bundan sonra başlar. Gelecek diye bir şey yoktur, boş ve gereksiz geçen zamanlar vardır. Bununsa gelecekle bir ilgisi yoktur. Ben neredeyim? Boşlukta mı? Yoksa henüz daha dibe batmadım mı?
Masaya yıldırım etkisiyle inen yumruk, zırlarıma vurulan ilk darbe oldu. Bense sadece sendeledim, şimdilik...
" Sana tek bir soru soruyorum. Bu çocuk kim?"
Tahmin ettiğimin aksine tüm darbeleri ruhumaydı. Acıtıyordu.
" Bilmiyorum."
" Şimdi de erkek arkadaşını mı koruyorsun ha? Sen söylemesende gider onu bulur ve gebertirim,
duydun mu?Bana öfkeyle bakan gözleri göğsüme oturan kacaman ağırlık olarak geri döndü. Anlamıyordum. Benim erkek arkadaşım yoktu ki. Nereden bilebilirim kim olduğunu? Hayatımda sadece iki tane erkek varken bu kişinin kim olduğunu bilemezdim. Babam ve Alex.
Alex!!
Beni merak edebilecek tek bir erkek. Hayır Alex'e zarar veremezdi!" Jack," bana öfkeyle bakan gözlerine sırtımı dikleştirerek bakmaya çalıştım. Soracağım sorunun cevabı beni korkutuyordu.
" Eğer ona gerçekleri anlatırsak kimseye söylemez, inan bana kim.."" Hala onun yaşadığını mı sanıyosun?" Öyle bir bağırdı ki korkuyla yerime sindim. " O çoktan öldü!!"
" Jack, Alex'e güvenebiliriz." diye yalvardım. Tepkisiyse öfke oldu.
" Demek Alex! Aptal çocuk! "
Son bir yumruk masayı titrettikten sonra hızla yanımdan geçerek kapıya yöneldi, ona yetişmek için yerimden kalktım. Kapı açıldığında Alen içeri girdi," Jack, kötü haber mi var?" dedi Jack'in yüzüne endişeyle bakarken.
" İngiltereye dönüyorum. Sen burda kalıyorsun ve biran bile olsun onu gözünün önünden ayırmıyorsun, anladın mı?"
" Jack, lütfen dinle beni. Onu öldüremezsin!"
Tüm öfkesiyle daha da kararmış olan gözleri bana döndü," Sen," dedi dişlerinin arasından." Bana emir mi veriyorsun?"
" Jack, hayır. Sadece bu yaptığının doğru olmadığını söylüyorum. Alex'i hiçbir şey söylememesi için ikna edebilirim. Lütfen."
" Sus! Senin saçmalıklarını daha fazla dinleyemem."
Başıyla Alen'a içeri girmesini işaret etti ve kapıya yöneldi. Alex'i öldürecekti! Alex! Jack'le tanıştığımdan beri arayıp sormadığım, her zaman yanımda olan kişi! Arkadaşım! Hayır, sevdiğim bir insanı daha kaybedemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...