BÖLÜM 32 - ÖLÜM ŞEHRİ

15.8K 1K 110
                                    


Hatırlatma:

Arabadan klick sesi yükseldi ve kapılar kendiliğinden açıldı. Alçak arabada yerimi aldım. Olacaklar ve ya olabilecekler korkmama yol açıyordu. Benim yüzümden çıkan bir savaşta kendimi koruyamayacaktım. Tek yaptığım Jack'in arkasına sıvışmak olacaktı. Koca gökyüzünde nereye saklanabilirdim ki? Ve ya daha önemlisi, nasıl hava da kalabilirdim? Tanrım! Panikle Jack'e baktım, şimdi sıçmıştık!

" Gökyüzüne nasıl uçacaksın?"
******

Mideme yediğim darbeyle iki büklüm oldum. Bu ani ve beklenmedikti... Canımı yakmıştı.

" Acıyla başa çıkmazsan ölürsün!"

İki büklüm bir şekilde ona baktım," Bence her türlü ölürüm. Ayrıca ok ve yayı tercih ederim."

Elini uzattı," Her zaman okların yanında olmayacak. Ya düşüreceksin ya da eninde sonunda hepsini bitireceksin."

Yardımıyla ayağa kalktım," Filmlerde gözüktüğü kadar kolay değilmiş."

Sırıttı," Zamanla kolay bir hale gelecek. Şimdilik sadece zor bir durumda kaldığında zaman kazanman için uğraşıyoruz. Biri sana yardım edene kadar direnebil diye.."

Elimi karnımda çektim, acıyı görmezden gelmek öğrenilebilir bir şey miydi onu bile bilmiyordum. Şuana kadar çektiğim hiçbir acıyı görmezden gelemeyecek kadar güçlü olamamıştım. Belki de öğrenmem işime gerçekten yarayabilirdi.

" Pozisyonunu al!"

Ellerimi önümde iki yumruk yaptım, ilk hamleyi yapmak veye yapmamak arasındaydım. Gerçi hangisini yaparsam yapayım yere yapışmam kaçınılmazdı.

" Her zaman ikinci hamleyi sen yap," yavaşca görünmez bir dairenin içinde dönmeye başladık. " Çünkü ilkinde başarılı değilsin. En azından düşmanının ilk hamlesini atlatabilirsen kaçabilir ya da güzel bir hamle yapalirsin."

" Kaçmanın bir faydası olacağını düşünüyor musun?"

Gözlerinde kurnazca bir ışık parladı," Sanmam."

Yüzüme doğru aniden gelen yumruğa karşı başımı aşşağıya eğdim. Kaçmak veya iyi bir hamle yapmak... Açıkcası elimde hiç hamle yoktu. Yine de midesine doğru bir yumruk savurdum. Beklediğim şey Jack'ın yerde sızlaması değildi elbet ama en azından benim değil onun canının yanmasını beklerdim. Parmaklarımda hissettiğim acıyla küçük bir çığlık attım. Sonrasındaysa daha ne olduğunu anlamadan sırtım sertçe yere çarptı. Acıyla inlerken bedenimdeki ağırlıkla başımı yerden kaldırmaya çalıştım, Jack hemen üzerimde tüm saçı başı dağılmışlığıyla duruyordu. Tanrım.. O yine çok şeydi...!

Çenesinden düşen bir damla ter boynumdan aşşağıya doğru kaydı. İçimdeki şeyin atışları hızlanmaya başlarken beynime hemen kendine gelmesi emrini verdim ve ağzı açık bir şekilde Jack'e bakan şıllığa bir tokat attım.

" Demek burdasınız?"

Duyduğum sesle boğazıma tıkanan şeyi öksürmeye başladım. Sanırım öksürük krizne girmiştim.

Jack sırıtarak hızla üzerimden kalktı. Gözlerimi ondan çektim. Ellerimi pürüzlü zemine bastırarak ayağa kalkmaya çalıştım.

" Lucretia'nın orduyu hazırladığı haber vermek için gelmiştim ama..."

Athena'nın gözleri parlarken lafı havada bıraktı. Gerçi tamamlamasını gerektirecek kadar gerizekalı değildik.

" İyi yapmışsın," dedim gergince. Birkaç saniye önce gelmiş olsa bu durumda olmayacakltık.

TOHUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin