Hatırlatma:" Hepsini geberteceğim!" dedi sanki yemin eder gibi." İstesen de istemesen de hepsinin ölümü benim ellerimden olacak!"
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Bu adamdan ne kadar kaçarsam kaçayım, beni bulup o dipsiz siyah gözlerine hapsetmeyi başarabiliyordu. Ondan asla kaçamayacaktım.
"Jack.." diye mırıldandım." Bu canilik."
Gözleri önce yüzüme takıldı, ardından gözlerimi buldu. Parmağı yanağımda sızlayan o noktadaydı. Titrek bir nefes aldım. Karşımda duran adam her haliyle öyle güzeldi ki...
Eli çenemi kavradı. Yakınlığı nefesimi kesecek hale gelirken yanağımın üzerine, tam o izlerin bulunduğu noktaya iyileştirmek ister gibi yumşak bir öpücük kondurdu.
" Bunun canilikle alakası yok," dedi gözlerime bakarken." Senin canını yakanın canını alırım.!"********
Kulaklarıma dolan ahenkli notaların her biri karanlığıma indirilen ışık darbeleri gibiydi. Bilincimin duvarları inceldi inceldi.. ses berrak bir hale gelene kadar incelmeye devam etti. Gözlerimi araladım ve karanlıkla karşılaştım. Beynimin bana bir oyunu olup olmadığını düşünürken notaların hüzünlü ahengi kulaklarımdan kalbime işledi. Bu beste aşina olduğum bir parçaydı. Güzel piyano notaları...
Yataktan yavaşça kalktım. Karanlıkta aşinası olduğum evimin yollarını aşarak sesi bulmaya çalıştım. Kalbim her notada daha da hızlanırken korkarak merdivenleri birer birer indim. Gözlerim uzun süredir kimsenin dokunmadığı piyanoya kaydı. Tanrım... bu öylesine güzel bir mazaraydı ki...! Kelimeler onu anlatmak için dilime toplaştı ama hiç birinin bir anlamı yoktu. O, hüzünlü notalarda boğulurken benide girdabının içine çekmeyi başarıyordu. Bu öylesine bir girdabtı ki... ölmek için can attığınız, yasak meyve gibiydi.
Karşımdaki yasak meyveye baktım, muhteşemdi..! Hüzünlü, karanlık, buğulu, asi ve acımasız... Her bir parçası onu öyle muhteşem bir sanat eserine çeviriyordu ki.... pahabiçilemezdi.
Ruhumu titreten melodiye doğru bir adım attım. Bir adım daha ve bir adım daha... Her zaman ona yaklaştığımda hızlanan şey şimdi uslu bir kedi gibi usul usul atmaya başladı. İlk kez sakin ve telaşsız...
Gözlerimi piyanonun tuşlarında gezen parmaklarından yüzüne çevirdim. Gözleri kapanmış, kirpikleri çıkık elmacık kemiklerinin üzerine uzun uzun gölgeler düşürmüştü. Siyaha çalan koyu kahve saçları her zamanki gibi asi ve dağınık bir şekilde alnına düşmüş onu daha güzel gösteriyordu. Üzerindeyse siyah pantolonu dışında hiçbir kıyafet yoktu. Nefesimi kesen görüntüye son kez bakıp sakince yanına oturdum. Durmadı. Parmakları tuşlarda ezbere dolaşmaya devam etti. Gözlerimi kapattım, onun asiliğinin aksine hüzünlü olan her notayı onun elinden dinlemeye başladım. İçindeki acısını anlatmaya çalışır gibi sakin ve telaşsızdı. Bu sanki onun haykırışıydı.
Parmakları son notalara da can verdi ve durdu. Bir süre öylece bekledim ve yavaşca gözlerimi araladım. Hafif ışığın aydınlattığı yüzü sakin ve huzurlu gözüküyordu.
Ona değilde daha çok kendime," Çok güzeldi." diye mırıldandım. Gözleri dışarıyı seyretmeye devam ederken cevap vermeyerek hafifçe başını salladı.
" Fazlasıyla hüzünlü bi beste."
" Beethoven."dedi gözlerini karanlıktan başka bir şeyin gözükmediği pencereden ayırmadan. " Bunun için onu suçlayamam."
" Beethoven ve Moonlight Sonata." diye mırıldandım. " Severim." Başını bana doğru çevirirken gözlerinde biran ufak bir şaşkınlık gördüm.
" İlk öğrendiğim besteydi." dedim omuz silkerek. " Babamdan dinlemeye bayılırdım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...