Hatırlarma:"Ve seni uyarmadığımı söylemezsin! Sana benden uzak durmanı söylemiştim! Bir ritüelde Sabrina uğruna değil, benim ellerimde benim için can vereceksin!" Nefesi yüzümü yalayıp geçti. Kanurgalarımın içindeki şeyin korkuyla çarpmaya başladığını hissettim. " Çünkü," dedi kesin bir dille gözlerime bakmayı sürürlen. " Seni birgün elde edeceğim!"
Sabrina'nın ölümü gözlerimde canlandı. Jack'in dişleri boynuna geçmiş bir şekilde ona ait olarak son nefesini veriyordu. Hissettiğim korkuyla titredim, benim için hazırladığın son bu muydu?
****Birgün bu günün geleceğini biliyordum... O söylemişti! Son nefesimi bu akşam bu kirli toprağın üzerinde verecektim ve o hiç olmamışım gibi hayatına devam edecekti. Nasıl olduğu önemli değildi.
Ayağıma batan taşlara aldırmadan karanlığın içine koşmaya devam ettim. Karanlık gecenin ortasında canavarımdan kaçıyordum. O... o hemen arkamdaydı... Beni pençelerinin arasına alıp boğmak için sabırsız ve delicesine istekliydi!
Korku sınırlarını zorlayarak bedenimde dolanırken adımı haykıran soğuk sesi tüylerimi diken diken yaptı. Ondan korkuyordum! Soğuk siyah bakışlarından! Kanımı donduruyordu!
" Rosalie!"
Karanlık ormanın derinliklerine baktım, en ufak bir yaşam belirtisi yoktu. Burada onunla tek başımaydım. Ondan kaçışım yoktu, söylediği gibi ölümüm ellerinden olcaktı. İçim sızladı, onun bir canavara dönüşeceğini hiç düşünmemiştim. Bana tekrardan nefretle bakacağını...
" Hiçbir yere kaçamazsın Rosalie! Hemen arkandayım!"
Nefes nefese kaldım, hava artık boğazımı tırmalayarak canımı yakıyordu. Benimle kedinin fareyle oynaması gibi oynuyor, alay ediyordu. Bacaklarım ifas ederken yere düştüm. Bir yanım ondan kaçmanın imkansız olduğunu söylesede diğer yanım ayağa kalkıp sonuna kadar savaşmakta ısrarcıydı. Nevar ki yenilmiştim! Aylar önce beni pençelerine alan canavar, şimdi o pençeleri sıktıkça boğuluyordum. Düştüğüm uçurumun sonu kurtuluşum değil felaketim olmuştu!
" Benim küçük aptal kızım!"
Başımı yukarı kaldırdım ve güzel canavarımla göz göze geldim. Soğuk rüzgar tenimi yalayıp geçti. Ürkerek geri adım attım ama sırt üstü düşmekten kırtulamamıştım.
Ellerini birbine çarptı, beni alkışlıyordu. Sanki karşısında trajikomik bir tiyatro sergiliyormuşum gibi... " Her zaman inatçıydın!" dedi onaylamayarak." Bana olan saf inancını asla yitirmedin! Seninle gurur duyardım ama sen orda sürünürken bunu yapamıyorum."
Yutkundum, geceden daha karanlık gözlerinde tanıdığım Jack'e dair küçücük bir şey aradım ama yoktu. O tamamen karanlığa karışıp kaybolmuştu, karşımdakiyse onun karanlık gölgesiydi.
Sesim titrerken, "Benden ne istiyorsun?"diye sordum. Adrenalin damarlarımda cirit atıyor, kalbim kaburgalarımı zorluyordu. Avuç içlerimi pürüzlü zemine yerleştirerek kendimi geriye doğru çektim. Ondan kaçamayacağımın farkındaydım ama içgüdüsel olarak ondan olabildiğince uzaklaşmak istiyordum.
Dudakları sakince kıvrıldı, uyuşuk birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapatmaya başladı. Ne kadar gittiğimin artık bir önemi kalmamıştı.
" Senden istediğimi bu gece alacağım ufaklık."
" Jack!" Panikle sağıma soluma bakındım ama buraya kadardı. Yaşlar boğazıma yükselmeye başladı, yavaşca üzerime eğildi, güzel yüzü dudaklarındaki gülümsemeyle süslendi. "Lütfen.." Sesime hıçkırıklarım karışınca nefesimi içime hapsettim. Çaresizlik buram buram etrafımı sararken canıma yakacak olması deli gibi korkmam neden olmuştu. " Bırak beni.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...