BÖLÜM 47 - GEBE

6.3K 404 50
                                    

media: Aurora- runaway

Hatırlatma;
Kalbim nedensizce boğazıma yükselirkn Jack hafifçe bana döndü. Kirpiklerinin altından attığı kaçamak bakış doktorun lafı uzattığı anlamına geliyordu. Sabırsızdı. Sabırsızdım. Saliseler ardı ardına gelir geçerken yüz hatlarının gerildiğini görebiliyordum. Biran kulaklarım uğuldadı, birbirine geçirdiği dişlerinin sesi beynimde can bulup tırnaklarını geçirdi. Kalbim dünyanın bütün yükleri altında kalarak ezildi, nefessiz kaldım. Sesi kulaklarımı doldururken öfkeyle haykırdı, telefon duvarla buluşup parçalara ayrıldı. "Kahretsin!" Omzumdaki iki siyah noktanın delicesine sızladığını hissettim, imkansız gerçekleşmiş, ele sığmaz karanlık, karnımın içinde can bulmuştu.
****

Karanlık, ölümle gelmişti. En acı duygularla nefes alarak ve aldığı nefesle büyüyerek. Verdiğim her nefes ondan geçmiş ve zehirlenmişti. Zehirlemiştim. Etrafımda ne varsa sevilmeye değer; katletmiştim. Ama şimdi... İlk defa ölüm değil yaşam vardı avuçlarımda. Kan değil, sevinç kokacaktım. Annemi kaybettiğim yerden, anne olarak devam edebilecektim. Küllerimden doğabilirdim eğer karanlık ölüm kokan nefesiyle beni savurmasaydı. Eğer bu kadar kinle bakmasaydı.

"Kahretsin!" Dakikalardır sağlam tek parça bırakmayan ellerini saç köklerine geçirdi,"Sıçayım böyle işin içine!" Kendi kendini parçalayabilseydi yapardı. Ama elleri bir tek bu işte acizdi. Koca odada dokunmadan yıktığı tek şeyse bendim. Gözleri bu işte ustaydı.

"Gidiyoruz!" Parmakları bileğimde ettiği yeri kırarcasına kavradı, çekiştirmesiyle sendeledim. Birkaç adım savrulsamda kendimi geri çektim. "Gidiyoruz dedim! Hemen!" Karanlık gözler ölümle alevlenmişti. Onları tanıyordum. Bağazıma yerleşen yumruyu yutkundum. İçimde bir yer delicesine sızlarken bir yandan öfkeyle kavruluyordu. Hala olanları alğılamakta zorlansamda direndim dik durmaya çalışarak. "Gitmiyorum!" Okyanusumdan yediğim dalga sersemletmişti bünyemi. Beklendik bir darbe bile olsa....

"Sana soran yok Rosalie! Hemen şimdi hastaneye gidiyoruz!" Birkez daha üzerime geçirdiği pençeleriyle beni çekiştirmeye başladı. Karanlık gözler hiç olmadığı kadar kötüydü. Hiç sevmemiş kadar kötü. Belki de katılaşan kalbi buna engeldi. Benim sevdiğim kalp.! Kolumu güçlü parmaklardan kurtarmaya çalışsamda başaramadım. "Bırak beni!"

"O şeyden kurtulduğun an bırakacağım!"

"Bırak beni Jack!" Biranda arkasını dönmesiyle ona çarptım. Öfkeyle yüzüme soludu. "Bıraktığımda ne olacak?" Çıldırmışcasına çıkan sesi kulaklarımı tırmaladı. "Aç gözlerini! İçinde bir canavar var! Karşında gördüğünden daha tehlikeli senin için!"

"Umrumda değil!" diye haykırdım yüzüne ve kolumu var gücümle çektiysemde vahşi pençesinden kurtulamadım. Kapana kısılmanın verdiği öfkeyle tüm gücümle onu yaktım, asabi bir küfürle benden koptu.

"Sen..." Afallamış bir şekilde bileğine baktı. İçindeki pisliği dökmek için bir adım yaklaştı. Karanlık gözlerini kıstı, beni yaralamak için özenle seçtiği kelimeleri bir bir sıraladı. "Ne sanıyorsun? Bir bebeğin olacağını ve mutlu mesut yaşayacağını mı?" Haykırdı. "Onu isteyeceğimi mi sanıyorsun?"

Hiç dokunmadan kalbimi böylesine sıkıştırmayı nasıl başardığını merak ettim. Ve buna rağmen hala nasıl içimde barınabildiğini... Boğazımdaki düğümü yutkunmaya çalıştım, olmadı. Karşı çıkmak için bir iki kelime söylemek istedim, olmadı. Yumruk yaptığım parmaklarım sızlamaya başlamıştı. Okyanusum beni boğuyordu!

"Neyi istediğin umrumda değil."diye tısladım, zar zor. Benim donukluğuma karşın ateş atıyordu. "Senden yanımda olmanı istemiyorum! Gidebilirsin!"

TOHUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin