Boğazımdan geçen yakıcı hava mı yoksa kalbimin derinden sızlamasımı daha çok canımı yakıyordu bilemiyorum. Sanki biri 'ben' dese diğeri ona karşı gelir gibi acısını arttıracaktı. Sanki mümkünmüş gibi...Her adımda aydınlığa girmem gerekirken tek yaptığım karanlıktan karanlığa koşmaktı. Neyden kaçtığımı bile bilmiyordum. Ya da neden kovalandığımı. Acı sinir hücrelerimde belirene kadar koştum ama dayanamıyordum. Ardımdan gelen korku beni iteklesede bundan sonra düşmemden başka bir işe yaramazdı. İçimde filizlenen kırgınlık sadece saatlere sığabilecek tanışmışlığın olduğu bir adama karşıydı. Neden ona kırılıyordum ki? Belki de böylesine saçma bir şeyi yapacağı aklımın ucundan bile geçmeyeceği içindi, bilmiyordum.
Boğazımdaki soğuk hava artık asitmişcesine yakarken neredeyse düşerek durdum. Ellerimi dizlerimi yerleştirerek ağır nefeslerle acıyı azaltmaya çalıştım ama hiçbir faydası olmadı. Omzumda bir elin varlığını hissetmemle çığlığı basmam bir oldu. O adamdı. Peşimden gelen, sonra beni kaybettiğini düşündüğüm adam, şimdi karşımdaydı. İri elleri ağzımı örterek sıradaki bağırışlarımı parmaklarının arasına gömdü, artık kaçış imkansızdı. Tüm bedenim korkuyla titrerken elinden kurtulmaya çalıştım ama imkansızdı. Nasıl bir gücü vardı bilmiyorum ama kılını kıpırdatmadan beni bez bebekmişim gibi tutuyordu. İfadesiz yüze baktım, onu tanımıyordum. Daha önce bir yerde görmediğime emindim. Oldukça uzun ve garip bir şekilde sapsarı saçları vardı, böylesine birini unutmak zor olurdu. Koşarken bana saatler gibi gelen yolu kısa bir sürede aşarak başladığımız yere geri dönmüştük. Hala kollarında çırpınırken beni Jack ve diger adamların ortasına savurdu, işte bu sondu. Benim sonum.
Gözlerimi gözlerime tanıdık olan tek kişiye çevirdim. Kaskatı olmuş çenesi ve ruhsuz bir ifadeden daha fazlasını görememiştim. Gözlerimi " Ben sana ne yaptım?" dercesine gözlerine sabitledim, yüzünde tek bir kas hareket etmemişti. Gözlerimin aksine dudaklarımdan " Jack." İsmi süzüldü. Ben bu muydum? Beni başka insanların eline ne olduğunu anlamadığım bir nedenle veren adama yalvaracak kadar aciz miydim? Belki değildim ama sesim ve kelimelerim bunu söylüyordu. Kafamın içinde geçmişten bir cümle aktı, " Bu kadar güçsüz değilsin." Bu sözler şimdi karşımda can alıcı bir ifadesizlikle duran adama aitti halbu ki. Benimle dalga geçmişti. Bu kadar güçsüz değilsin, çünkü daha güçsüzsün demişti. Bu yeni bilgiyi beynim depolarken beni kovalayan adam
" Götürüyoruz?" diye sormuş ve Jack soğuk sesiyle " Götürün." diye cevap vermişti. Tepki vermeme müsade etmeyen iki kol beni arkadan sarmış ve çekiştirmeye başlamıştı. Beni tutan kollardan kurtulmaya çalışarak çırpınmaya başladım, " Hepimiz pisliksiniz!" diye haykırdım. Başım yana doğru kayarken tenin tene çarpma sesi kulaklarımda çınladı, ardından acıyla bitlikte ruhumu kızartan kırmızılık yanaklarımı doldurdu. Yüzümü kapatan saçlarımın arasından ruhsuz haline baktım, iki elini yumruk halinde sıkmış ve dişlerini birbirine bastırıyordu. Bu hareketi her ne kadar o yapmamış olsada ağzından çıkmayan her hangibir itiraz cümlesi bunu o yapmışcasına destekliyordu. Ağzımda kanın metalimsi tadını hissettim, küçük bir çocuğun annesi onu terk ettiğinde ki çaresizlik üzerime kıyafet misali oturmuştu.
" Jack! Kurtar beni! Jack! "
Bunlarsa o küçük çocuğun son feryatlarıydı. Onu terk eden annesine kızsada yine ondan yardım istiyordu. Tıpkı şuanda benim ona yakvararak yardım istemem gibi. Çırpınmak, bağımak boşunaydı. Karşımda heykel gibi duran adama hiç bir duygu işlemiyordu. İlk defa birinin bana acımasını istedim, beni burdan kurtarmasını. Ama onun soğuk bakışların üzerinde buz kütleleri varken ben nefesimle o buz kütlelerini eritemiyordum.
Korku? Korku bendim. Korkuyu biri kollarından çekiştiriyor ve bir arabanın arka koltuğuna sokuyordu. Korku gözlerini iri iri açıyor, canı yanıyordu. Korkunun karşısındaysa Azrail vardı, ve korku zaten Azraile aitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...