Hatırlatma:"Korkmana gerek yok, kabuslarının bekçiliğini üstlenebilirim."
Önce korktuğumu düşündüğünü sandım, ardından bilinç altım yapbozun o en önemli eksik parçalarını bulup yerleştirdi ve beni dehşete düşürdü! Rüyamda göğsüme koyduğu elin soğukluğu beynime dank etti. Şuanda ona değen kolum normalin aksi olan soğukluğunu hissedebiliyordu. Ve... Kabuslarının bekçisi... Ah..! Rüyamdaki Jack bir gölgeydi. Onun gölgesi! Ve bu onun gerçekten orada olduğunu göstergesiydi!!!
******
Karanlığa ve onun sunduklarına karşı koymak neredeyse imkansızdır. Hayat yolunda yürüken gözünüz biran ona çarpar, ve bir daha gözünüzü ondan alamazsınız. Oysa gözünüzü alamadığınız bir parıltı veya muazzam bir güzellik yoktur. Tek görebildiğiniz yalın bir sadeliktir. Ama onu delicesine arzularız! Karanlığı bu kadar arzulu kılan şey içindekileri birer birer kuytu köşelerine saklamasıdır. Kendini o kadar iyi maskelemiştir ki, iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlayamazsınız..! Bu belirsizlik sizi yer bitirir! Orada ne var? Dokunsam ne olur? Dokunabilir miyim ki? Yanar mıyım yoksa orada kaybolur muyum...?
Karanlık çoktan sizi ağına düşürmüş, kıvranmanızı izlemektedir. Sizden ve merakınızdan beslenir! Ona göre zafer artık kaçınılmazdır, karşısındaki artık ondan kurtulamaz. Ben ise tam bu noktada, elim havada bekliyorum. Ne boş verip çekip gidebiliyorum, ne de elimi karanlığına daldıracak kadar cesur olabiliyorum. Beni aç gözlerle izlediğini hissediyorum, bu ona dokunmamı daha zor hale getirirken kaçmamıda zorlaştırıyor... Orada ne var? İşte tam bu noktada ona dokunmak zorunda kalıyorum!!
" Çok soğuksun!"
Şimdi de karanlık için endişeleniyorum. Oysa onun iyi olmasına imkan varmı onu bile bilmiyorum.
" Jack, aç mısın?"
Bunu ilk defa ona soruyorum. Tuhaf çünkü bu zamana kadar bir şekilde tüm canavarlarını karanlığının gizli köşelerinde tutmayı ve bana -istisnalar dışında- göstermemeyi hep başardı. Neredeyse "sen gerçekten vampir misin?" diye sorup onu hafife alacağım.
Hafifçe başını salladı, bu kana susadım demekti. "Beslenmen gerekmez mi?" dedim çekinerek. Kirpikleri aşşağı yukarı hareket etti, az önce kabusumun ortasında söylediği kelimeler beynimde çınlamaya ve kafamı karıştırmaya devam etsede onları duymamaya çalıştım. Jack'e bu durumu çatırmamalıydım. Ya bir daha gelmezse korkusu beynimde büyük bir yankı oluşturmuştu. Nevar ki içimdeki şıllık gözleri ışıl ışıl olmuş bir vaziyette boş ümitlere kapılmıştı.
"Şimdi değil, buradan çıkmak tehlikeli."
"Lisa'lar girdiyse sende..."
"Olmaz Rosalie.! Alex iyileşene kadar burada olduğumuz ortaya çıkmamalı."
Suçlulukla yutkundum, bu demek oluyordu ki Jack benim yüzümden buradan çıkamıyordu. Alex'i buraya getirmemiş olsa yer değiştirmemiz daha kolay olacak, böylece dışarı çıkabilecekti.
" Tam olarak neredeyiz?" diye sordum çekinerek. Buraya gelirken baygın olduğum için nerede olduğumuzdan bi haberdim. Gözlerimi açmış, kendimi yerin bilmem kaç kaç altında bulmuştum.
"Jack.."
James'in sesiyle Jack yayakta doğruldu, omzum omzundan ayrıldı ve neredeyse sol omzum bu duruma lanet etmişti! Tabii James'e de!
" Ne oldu?"
" Alex, biraz çıldırdı!"
Alex'in ismini duymamla yerimden kalkmam bir oldu. Jack'e kaçamak bir bakış attım ve başımı iki yana sallayıp hızla odadan çıktım. Jack'in Alex'e üzülmediği âşilardı.. Başında dikilip ona bebek bakıcılığı yapmak isteyeceğiniyse pek sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...