Bilincim yavaş yavaş açılmaya başladı. Kabus görmemiştim. Bu çok fazla olan bir durum değildi. Nadiren kabus görmediğim geceler geçirirdim ve ancak bu zamanlarda dinlendiğimi hissederdim. Gözlerimi açarak beyaz tavanı izlemeye başladım, aklıma geçen geceye dair düşünceler dalınca yatağın diyer tarafına baktım, yoktu.Bacaklarımı yataktan aşşağı sarkıtarak oturdum. Çıplak bacaklarımın görüntüsü Jack'ın üzerine oturduğu düşüncesini anılarımdan gözlerimin önüne serildi. Ne diye onu düşünüyordum? Bana zarar vermeyeceğini söylemiş olsa bile ona asla güvenemezdim. Bana öyle çirkin şeyler söylemişti ki...
" Hemen giyin gidiyoruz."
Duyduğum sesle irkilirken sert yüzüyle karşılaştım. Dünkü haline göre oldukça sert ve mesafeli duruyordu. İçimde bir yer bu tavrına kırılırken görmemezlikten geldim. Ona kırılmam çok saçmaydı, onu umursamamlıydım.
" Nereye? "
" Lisa'yı bulmak için biraz bilgi toplamam gerek." Cevaplamayacağını düşündüğüm soruyu cevaplamıştı, hayret!
" Şimdi çabuk hazırlan sende geliyorsun. Tüm kıyafetlerini şu çantaya koy." dedi başıyla yerdeki spor çantayı gösterek.
Hafifç başımı salladım, "Birazdan hazır olurum."diye cevap verdim donuk bir sesle.
Arkadaşımı kurtarabilirdim. Daha doğrusu Jack kurtarabilirdi, her neyse ne! Dediklerim üzerine odadan çıktı. Arkasından bir süre baktıktan sonra yerde duran siyah çantaya geçen gün yatağın önüne dökülen kıyafetleri doldurdum. Ardından çantanın yanında duran alış veriş poşetinde yeni alınmış diş fırçası, dişmacunu, duş jeli gibi özel şeyler olduğunu gördüm. Burda bulunduğumuz günden beri dişlerimi sadece parmağıma sürdüğüm diş macunuyla temizlemiştim ve bana aldığı şeyler beni hiç olmayacağı kadar mutlu etmişti.
Uzun süreden beri dişlerimi fırçalamadığım için bir kaç kez dişlerimi fırçaladım daha sonra yüzümü yıkayıp banyodan çıktım.
Jack'in dün üzerime geçirdiği t-shirtün altına dar siyah bir pantolon ve deri çeket giydiğimde neredeyse hazırdım. Ardından kalan diğer tüm şeyleride çantaya koyarak odadan çıktım, koltuğun üzerine yayılmış bir şekilde oruyordu. Beni görünce uyuşukça yerinden kaltı, kapıya doğru giderken bende peşine takıldım.Ağzını açıp tek birşey demiyordu, zaten bende soramıyordum. Dün bana anlatacağını söylemişti, bir anlaşma yapmıştık ve şimdi onu tutuyordu anlaşılan. Oysa ben bana verdiği sözden çok bana bakan gözlerine dayanamadığım için anlatıvermiştim.
Arabanın yolcu koltuguna oturdum, o da sürücü koltuğunda yerini aldı. Yan gözle onu izliyordum, neden hiç bir şey söylemiyordu?
" Peşimdeki adamlar kim?" diye ortaya soru attım dayanamayarak. Bir süre sessiz kaldıktan sonra cevap verdi.
" Konsey."
" Konsey?" De neydi?
" Topluluğun başı." diye cevap verdi. Neyden bahsettiğine dair hiç bir fikrim yoktu. Konsey, topluluk, tüm bunlarda neydi?
" Ne topluluğundan bahsediyorsun? Hiç bir şey anlamıyorum." dedim başımı olumsuz anlamda sallarken.
" Roselie!" diye öfkeyle gürledi. " Gerçekten beni delirtmek mi istiyorsun? Soru sorup durmayı kes."
Ama bana yardım edeceğini söylemişti, öyle değil mi? Öfkeli yüzünü inceledim, nedense bana karşı olan öfkesi beni üzüyordu. Genelde insanların benim hakkımda düşündükleri şeyleri önemsemezdim ama konu Jack olunca bu bir şekşilde değişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...