Hatırlatma:"Adını düşündün mü?"
Boş boş yüzüne baktım, göz pınarlarıma dolan yaşlar dağılan düşüncelerimle sakinleşti.
"Bebeğin?"Ah! Başka ne olacaktı. "Düşünmedim, belki virgül." Dudak büktüm, böylece nokta olarak çıktığı yolda virgül koyarak hayatı devam ederdi. Fena fikir sayılmazdı.
"Virgül." diye tekrar ederken sesi düşünceliydi. Başka bir şey düşündüğü kesindi. "Yıllar önce Japonya'ya gittiğimde birine rastlamıştım, 'ikigai' demişti sabah güneşine doğru esnerken. Anlamı, yaşama sebebi demekmiş." Durdu düşündü, "Yıllarca hiç aklımdan çıkmadı, hiç bir yerde göremedim. Hiç ölmeyen biri için yaşama sebebine gerek yoktu, kendimi intiharla yok edemezdim." Boynunu geriye doğru attı ve bize baktı, hiçbir karaltı yoktu gözlerinde, ne olup bittiyse silip atmıştı. Oltama en ufak öfke kırıktısı takılmıyordu "Birkaç gün önce ikigai nin ne olduğunu bana sen gösterdin. Onu ne pahasına olursa olsun yaşatma arzun... yaşama sebebindi." Yutkundum, dehşete düşmüş gözler hafızamda yinelenirken tavana döndü. "Ben kendi sebebimi senin kadar hızlı çözemedim. Bulduğumda ikigai'yi unutmuştum."
"Bulduğun şey ne ?" cılız sesim aramızda dolaştı, o düşündü ben bekledim. Yüzüme baktı, "Seninki neyse onu korumak. Çünkü o olmadan yaşayamazsın."
Jack'in yaşama sebebi, benim yaşama sebebimi yani, Nokta'yı korumaktı. Dolayısıyla beni yaşatmaktı, bendim! Bu bir barıştı da, Nokta'yı korumak istiyordu.
***Okyanusum gitmişti. Bir damlasını bile bana çok görerek... Verdiği her damlayı gözlerimden çıkarmıştı. Kalbimi sıkan kaburgalarım yirmi sekiz gündür daha da darlaşmıştı sanki. Adını fısıldayamıyordum bile. Tüm uzuvlarım onun tarafındaydı, kulaklarım adını duymak istemiyor, tövbe etmiş dudaklarım kıpırdayamıyordu. bir tek kaburgalarımdaki o et parçası arkasından deliriyordu. Elimdeki kağıt parçasına bakarken sıkışıp kalmıştı, yirmi sekiz gün sonra elime tutuşturulan kağıt ona yetmişti. Bir damla bile olsa yeter diyordu.
"Git Rosalie!" Athena'ya baktım, onca zaman sormadığımdan mıdır bilmiyorum ama birkez bile ondan bahsetmemişti. Şimdiyse biranda nerede olduğunu her ayrıntısıyla yazdığı kağıdı avucuma sıkıştırmıştı. " Yazdığım taş kuleyi bul, ondan sonrası zaten kolay. Uçarak gidersen bir saat sürer." Gözlerimin içine 'gidecek misin?' diye soran gözlerle bakıyordu ama sıkışan kalbimden aklımı kullanamaz olmuştum. Derin bir nefesi içime çektim ve gözlerimi kapattım.
***Ayaklarımın altındaki toprak sallanıyordu, az kaldığını biliyordum. Bütün saç köklerim sızlamaya, gözlerimin netliğini kaybetmeye başlamıştı. Hava kararmaya başladığından mıydı bu korkum? Gökyüzünden bir homurtu daha yükselince kalbim daha da içine çekildi, tedirgindi. Ahşap kulübeyi gördüğümde boğazımda taşlaşan acıyı yutkundum, ayaklarım son gücünü kullanarak kulübenin yan kısmını aştı, tam döneceğim sıra donup kaldım. Kırk sekiz günün ağırlığını biranda üzerime boca etmişlerdi ve ben oracıkta ezildim.
Sırtını ağaca yaslamış, kollarını dizlerinin üzerine yerleştirmişti. Hemen şimdi diz çöküp ağlamak istiyordum, annesini kaybedip korkuyla arayan ve bulunca feryat figan koparan haylaz çocuklar gibi... bütün endişelerim bileklerime ağırlık yapıyordu. Az önce çektiği sigaranın dumanını üfledi, dizlerimin titrediğini hissettim. Ellerini görmek dokunuşunun nasıl hissettirdiğini anımsatmıştı. Bunu nasıl yapabilmişti? Nokta'yı koruyacağını söylediğinde kendinden koruyacağını asla düşünmemiştim. Giderek. Beni benden aldıktan sonra gitmeye cesaret ederek. Beni bütün işkencelerle baş başa bırakarak.
Bakışlarının ilahi ağırlığı üzerime döndü, donup kaldı, gerçekliğimden şüpheye düşmüş gibi... tıpkı kırk sekiz gündür rüyada olduğumu sorgulayıp durmam gibi. Aramızdaki onca mesafeye rağmen karanlık çukurlar oltasını atmıştı gözlerime. Gözlerini kapatıp başını aşağı doğru eğdi, göz bebeklerime geçirdiği kanca oltasını çekmesiyle irislerimi parçalamıştı. Ne yapacağımı bilmeyerek zoraki bir iki adım daha attım. Kalbim kaburgalarımı acıyla dövmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...