Hatırlatma:Şiddetli bir şekilde çırpındı, haykırışlarının önünü keserek dudaklarımı ona daha çok bastırdım. Kalbim korkuyla yerinden çıkmak ister gibi çırparken ellerimin arasındaki başı sakinleşti ve çıldırmış gibi hareket eden bedeninin usulca hareketsizleştiğini hissettim. Şaşkınlık beynimi yakarken dudaklarımdaki varlığı hafifçe hareket etti ve ardından durdu. Asi karanlığının sakinleştiğini, acısının dudaklarımdan içime doğru süzüldüğünü ve karanlığının ruhuma kadar işlediğini hissettim.
Siz hiç karanlığın dudaklarından öptünüz mü?
****Başımı koyduğum yastıktan hafifçe kaldırdım ve günlerdir yatakta yatan görüntüsüne baktım; daha iyi gözüküyordu. Alanis'in düzenli olarak sürdüğü kremler bir şekilde yarasına iyi gelmiş, yavaş yavaş kabuk tutmaya başlamıştı. Onun bu halini gördükçe Eva'yı öldürmemek için kendimi zor tutuyordum. Onun o karanlık kalbini parçalara ayırmamak için... İçimdeki gücü onu öldürmek adına kullanmak istesemde Athena buna ısrarcı bir şekilde karşı gelmiş, nedenininse çok fazla gücün beni yıpratacağı olarak açıklamıştı. Hatta kontrolsüz güç kullanırsam bu yıpranma ölüme kadar gidebilirdi.
"Biraz uyumalısın."
Odanın kapısında dikilen Athena'ya gülümsedim ve başımı siyah deri koltuğun kenarına dayadım. "Böyle iyiyim."
Üç gündür bu ruhsuz apartman dairesine sıkışıp kalmıştık. James bir sorunu çözmek için Jane ile birlikte İngiltere'ye dönmüştü. Giderken kapımıza birkaç adam dikmiş, bunun bile fazla olduğunu söylemişti. Dikkat çekmemeliydik. En azından Jack ve koridorun solundaki odada yatmakta olan Alex iyileşene kadar.
"Üç gündür doğru düzgün uyumuyorsun. Artık neredeyse toparladı, kendine biraz izin ver ha?"
Göz ucuyla telefonun ekranına baktım, saat sabahın altısını gösteriyordu. "Alex nasıl? Gece oldukça kötüydü."
"Şimdilik iyi." Athena'nın yüzünden kara bir gölgenin geçtiğini gördüm. İçim huzursuzlukla doldu, şu durumda -gerçi hiç bir durumda- Alex'i kaybetmeye dayanamazdım.
"Dönüşümü atlatacak degil mi?"
Athena bilmiyorum der gibi omuz silkti ve Jack'in yattığı yatağın başına doğru yürümeye başladı. "Bedeni zayıf düşmeye başladı. Dönüşümü kısa sürede tamamlamazsa neler olacağını bilmiyorum."
Boğazımda artık yer edinen yumruyu başarısızca yutkundum. Neler olacağını hepimiz biliyorduk. Bir yerde bir tanrı varsa beni kesinlikle ölümle cezalandırıyordu. Tüm sevdiklerimi elimden heran alabilceğini göstererek kutretinin büyüklüğünü gözüme gözüme sokuyordu.
"Babasıyla ilk karşılaştığında resmen yıkılmıştı." Düşüncelerim Athena'ya kaydı. Avcunun içini Jack'in alnına dayamış, ona sevgiyle bakıyordu. İçimde adınını aöylemek istemediğim bir duygu belirsede onu görmemezden geldim. "Aradan öyle çok zaman geçti ki... İlk tanıdığım o kırılgan çocuk kendini bu koca zamanda yavaş yavaş taşa çevirdi."
Bir baba tarafından terk edilen, üstelik nefet edilen on dokuz yaşlarındaki genç Jack gözümün önüne geldi. Midem sıkıntıyla sızladı, onu böylesine soğuk, sert, vurdum duymaz yapan şey sevgisizlikti. Oysa o daha çocuk sayılabilcek bir yaşta aşık olacak kadar sevgi doluydu. Onu taşa çeviren kendisi değil, babasıydı.
"Micheal,"dedim hafifçe boğazımı temizleyerek. "Neden bu zamana kadar bekledi? Jack'in ölümsüzlüğünü çok daha önce alabilirdi."
Athena'nın Jack'in saçlarında gezen eli durdu, yavaşca doğularak bana döndü. "Çok sevdiğin birini kaybettiğinde elinde kalan tek şey cansız bedenidir Rosalie. Sevdiklerimizi toprağa gömeriz çünkü onlardan kopamayız. Bir yerde bizi beklediklerine inanmaya ihtiyacımız vardır. Micheal'in elinde kalan son şeyi kendi elleriyle yakması için bin yıl geçmesi gerekti. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...