BÖLÜM 10 - PARAMPARÇA

21.2K 1.3K 111
                                    



Son iki haftadır yaşadıklarım hayatımın eksenini tamamıyla değiştirmişti. Şuana kadar bildiklerimi unutmuş, yeni ezberlere başlamıştım. Zihnim öğrendiği şeyleri ilk anlamayıp hazmedemesede bu otel odasında geçirdiğim ondört gün her şeyin gerçekliğini sindirmemi sağlamıştı.

Burda bulunduğumuz süre boyunca Jack her gün uzun süre dışarıda oluyor, bazen ben uyurken bile gelmiyordu. Ondan artık korkmuyordum, çünkü bir daha onu ve dişlerini görmemiştim. Lisa'yı kurtarmak için bir şeyler yaptığını söylüyor, benimse odadan dışarı çıkmamı istemiyordu. Zaten bende dışarı çıkmak istemediğimden sürekli olarak bana getirdiği laptoptan araştırma yapıyordum. Araştırmalarımın çogu doğa üstü yaratıklarla ilgili olduğundan doğru düzgün bir şey bulamamıştım. Vampirler, melekler, büyücüler, ve ya topluluğa dair önemli bir bilgi yoktu. Yinede fazladan vaktim olduğundan - şu sıralar sahip olduğum tek şey- araştırmaya devam ediyordum.

Ve geçen ondört gün içinde Jack Topluluk'la ilgili zorlada olsa birkaç bir şey daha anlatmıştı. Ona sürekli soru sorup durduğumdan artık sıkılmış olmalı ki sorduğum sorulara derin nefesler alıp sakinleştikten hemen sonra cevap veriyordu.

Melekler hakkında pek bir şey bilmediğimden en çok onları merak ediyordum. Jack'a sorduğum ilk soruysa 'Gerçekten kanatları varmı?' olmuştu. O sorduğum soru karşısında ilk defa sinirlenmeyip gülmüş 'Küçük bir çocuk gibisin.' diyerek benimle dalga geçmişti.

Ve evet meleklerin kanatları vardı, kesin bilgi. Yer yüzünde yaşamıyorlardı ve gerçekten güçlü yaratıklardı, en azından Jack böyle söylemişti. Nedense Jack kendinden başka birine güçlü dediği için meleklerin güçlü olduklarına cidden inanmıştım.

' Vampirlermi yoksa meleklermi güçlü?' diye sorduğumdaysa, 'Vampirler daha güçlüler ama melekler her zaman avantajlı. Kanatları olan şanslı piçler.' diyerek sırıtmıştı.

Cavabını alamadığım tek soruysa bana 'Sen son tohumsum.' demesiyle kafamda oluşmuş olan sorulardı. Ben nekadar merak edip ona bu konuya dair soru yöneltsem sinirlenip başka zaman diyordu. Bense o zamanın gelmesini beklemeye başlamıştım.

Ve bana o soruyu, kalbimin kulaklarımda çınlamasını sağlayan soyuyu sorduğundan beri aynı yatakta yatıyorduk. Ben ne kadar bu düşünceyle tuhaf olsamda oda da bir tane yatak olduğundan dolayı böyle olduğunu biliyordum.

O gün neden bana 'senin yanında yatabilirmiyim?' diye sormuştu bilmiyorum, zaten bir tane yatak vardı. Ama bir şeyi biliyordum ki eğer bana o soruyu sormasaydı onunla aynı yatakta uyumayı kabul etmezdim. Ne varki o sormuştu ve ben hayır diyememiştim, ne kadar iradeliydim öyle!

Kendime kızmanın bir anlamı yoktu, çünkü yatak okadar büyüktüki tek yatsam kaybolma ihtimalim yüksekti, böyle oluncada aramızda oldukça mesafe oluyordu tabii. Zaten kendime sürekli olarak bunu söyleyerek içimi rahatlatıyordum. Ben kötü bir şey yapmıyorum değilmi? Tabii tabii.

" Ne yapıyorsun sen? "

Dalmış olduğum laptopun parlak ekranından kafamı kaldırdım. Ayakta durmuş beni izliyordu, yavaş yavaş yatağa doğru gelerek yanıma uzandı. Hala onun bu hareketine alışamamıştım, belkide asla alışamayacaktım.

Bacaklarımın üzerine yerleştirdiğim laptopa eğilerek baktı, yüzünde komik bir şey görmüş gibi bir ifade oluşurken, " Cidden internette olağan üstü yaratıklar diye aratınca bir şey bulabileceğinimi sanıyorsun?" dedi.

Neredeyse hiç gülmeyen yüzüne küçük bir tebessüm bile yerleşse içimde bir mutluluk oluşuyordu. O anı dondurmak ve o güzel yüzüne sonsuza kadar izlemek... İçimdeki düşüncelerin zıttına daha normal ve soğuk bir sesle sordum,

TOHUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin