Yağmur damlaları üzerime konarken bu anın hiç bitmemesini istiyordum. Beni bir odaya atmasını ve orda tek başıma kalmak istemiyordum. İlk defa yalnız kalmak bana zor geliyordu. Yanlış ve ya doğru, istediğim tek şey yalnız kalmamaktı.Yağmurla birleşen kokusunu içime çektim, sert kokuda bulunan aromayı bulmaya, tanımlamaya çalıştım ama yoktu. Hangi parfüm böyle güzel kokardı ki? O an tüm parfümler bana itici gelirken kokusunu daha çok içime çektim. Böylesine bir kokuyu bir daha duyamayacak olmak içimi yakmıştı. Böyle düşünmemem gerekiyordu ama sanki kokusunda alkol varmışcasına sarhoş olmuştum.
İri kollar beni kucağında rahatça tutarken hızlı adımlarla ilerliyordu. Ne zamandan beri yürüyorduk emin değildim ama uzun süredir kucağında hareket halindeydim. Sanırım anlamadan uzun bir yol kat etmiştim. Peki o beni nasıl bulmuştu? Araba kullanmamıştı, nasıl bu kadar kısa sürede o kimsenin olmadığı sokağa gelebilmişti? Kafamdaki sorular yağmurun soğuğu yüzünden buza dönerken kollarımı sıcak bedenine doladım. Nasıl bu kadar sıcak kalabiliyordu? Tıpkı onu kabus görürken uyandırdığım gecedeki gibi sımsıcaktı. Ozaman ateşi olduğunu düşünmüştüm hatta ona hastaneye gitmesi gerektiğini söyleyecektim ama daha sonrasında yaşananlar bu düşünceyi bana unutturmuştu. Şimdi de ateşi çıkmış olmalıydı, yoksa çok kötü bir hastalığımı vardı?
Kalbim sıkışırken bu duyguya anlam veremedim, tek yaptığım yağmurun izin verebildiği kadar gözlerimi açıp yüzüne bakmaktı. Hasta gibi durmuyordu, hatta çok daha sağlıklı durduğu söylenebilirdi. Ne diye bu kadar sıcaktı ki? Saçları tamamen ıslanmış, burnunun ucundansa su damlıyordu. Bir başkası olsa bu durumdan yanıkınır, çirkin gözüktüğünü söyleyebilirdi ama bu kesinlikle onun için geçerli olamazdı. Hala çok güzel gözüküyordu, hatta yağmur damlaları yüzüne yakışmıştı.
" Ne diye bakıyorsun?"
Konuşmasıyla irkilerek gözlerimi yüzünden kaçırdım.
" Şey... Ben hastamısın diye bakıyordum."
" Niye hasta olayım?"
" Çok sıcaksın, yani genelde bu kadar sıcak olmak iyi değildir. Ateşin çıkmış gibi..."
Saçmaladığımı anlayarak sustum, bananeydi onun hastalığından. Umrumda bile degildi. Kollarımı göğsümde birleştirdim, neden beni böyle sinir ediyordu ki?
" Hasta felan değilim, hem sanane?"
Şaşkınlıkla yüzüne bakarken daha fazla sinirlenmeye başlamıştım. Sanane ha? Sanane? Evet bananeydi, gebersindi pislik. Kafamdaki Yakıcı Sözler Sözlüğü'nü bulup karıştırmaya başladım, sesimi ifadesiz tutmaya çalışarak dudaklarımı araladım.
" Evet beni ilgilndirmez. Gebermene ne kadar kalmıştı sadece onu merak ediyordum. Anlarsın ya eteşten ölen insan sayısı fazla, belki şans yüzüme gülerde sende nalları havaya dikersin diye ümit ediyordum. "
Yüzüme iğneleyici bir ifade koyarak lafımı sonlandırdım. Ve sözlerim sonucunda kaşları çatılırken altımdaki kollar kasılmış, çenesini sıkmaya başlamıştı. Canavar uyanmıştı.
Aşşağıdan yukarıya doğru gelen korkuyu bastırmaya çalıştım. Öfkeyle parlayan gözlerine zorluka bakıyordum.
" O çeneni kapatmazsan..." Sesi öfkeyi temsil eder gibiydi. " Nalları havaya dikecek olan sen olursun."
Nalları dikecekmiş miş. Hah, komik çocuk. Ne korktum ama. Tamam kabul birazcık, miniminnacık korkmuş olabilirim ama bunu ona belli etmeye hiç niyetim yok doğrusu.
Hem ben niye beni öldürmekle tehtit eden birinin kucağındayım?
Elllerimi göğsüne yerleştirdim, " Bırak beni, kendim yürüyebilirim." diyerek kucağından inmeye çalıştım. Ayaklarımın yere deymesi hiçte zor olmamıştı, sanki ondan bunu istememi beklermiş gibi beni hemen bırakmıştı. Ah, inanamıyorum. Kim bilir kaç saattir beni zorla taşıyordu ve ben onu salak gibi izleyip hakkında saçma düşüncelere dalıyordum. Aptallığımı tescilletmeliydim doğrusu. En azından şu dünyada buna hak kazandığıma emindim. Ne hak ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...