Melanie Martinez - Dead To Me
Hatırlatma:
"Jack..." Boğazımı sıkan bir çift el yüzünden sesim kısıldı. Sarhoş bünyesi açılmaya başlamış gibiydi. Yine de hala ayılmamışken onun için çıldıran ellerimi teninde hissetmek istiyordum. Aramızda gelişi güzel duran elini buldum, onun en uzaklardan beni bulduğu gibi... Parmağım avcunun içinde anlamsız şekiller çizerken göz kapakları ağırca kapandı. İçime derin bir nefes çektim ve güzelliğini izledim. Neye ihtiyacım olduğunu, bana neyin iyi geleceğini biliyordum. Bazense size iyi gelen şeyler sonunuzu getirir. Sizi öldüreceğinden eminsinizdir ama asla kaçamazsınız. Kaçamıyordum.
****
Rüyamda annem, Ben ve Nokta'nın sekiz yaşlarındaki hali vardı. Güneş tam tepemizde gösterişle parlıyor, ortalığı kavuruyordu. Sıcaklamıştım. Bir çocuk parkında sadece biz vardık ve bankta oturuyorduk. Ve bunu yadırgamıyordum. Nokta kendi etrafında dönerek eğleniyordu. Gözlerimin önünden sahneler öylesine hızlı akıp gidiyordu ki Nokta'yı yakalamakta zorlanıyordum. Güneş üzerinde dans ediyordu. Yüzünü, gözleri görmek istedikçe benden uzaklara bakıyordu. Tek seçebildiğim bukleli koyu renk saçlarıydı. Birde kulağıma annemin sesiyle karışarak ilişen kahkahaları.. Annemse uzak bir alemden fısıldıyordu sanki.. "Tıpkı senin küçüklüğün..." Ah, bir görebilseydim! "Ona bak, gülümseyişi bile sana benziyor."
Annemin sesine aniden gürültülü bir ses karıştı. Gözlerimi biranda kararan gökyüzüne çevirdim; biri sert bir yumruk indirmişti sanki dünyaya ve indirmeye de devam ediyordu. Endişe bedenimi sararken gözlerim annemle Nokta'yı aradı. Yoklardı! Hızla ayağa kalktım, kalbim boğazıma yükselirken düştüğüm uçurumda rüzgarı yüzümde hissedebiliyordum. Beynim çığlık çığlığa haykırırken birkaç salise süren zaman diliminde sıçrayarak uyandım. Kalbim kaburgalarım da atıyordu ve gürültülü ses devam ediyordu. Biranda kuvvetli bir güçle doğan ses kulaklarımı doldurdu. Yerimde doğrulmaya çalışırken donakaldım. Kapı gürültüyle bir metre ötemize, yere düştü. Varlığını unuttuğum bedeni hissettim. Sıcaklığı tüm vücudumdaydı. Korkuyla kenetlediğim özlerimi merakla araladım, önce şaşkınca bize doğru bakan Alex'i gördüm. Başımı çevirdiğimdeyse henüz yeni açılmış olan ve ne olduğunu anlamaya çalışan siyah noktaları. Yerdeydik. Yatağın sol tarafında, ince çarşafla birlikte kaba bir dille sarmaş dolaş yatıyorduk! Uçurumdan değil yataktan düşmüştüm.
Tanrım..!Benden hızla koptu, yüzü düz bir ifadeyle sertleşirken sarsılarak ayağa kalktı. Kalbim endişeyle yerinde titredi. Ağırca yerimde doğruldum ve sırtımı yatağa yasladım. Alex'i kapıdan çıkarken ve diğerlerini kapının önünde dizilmiş buldum. Kapıyı kıranın Alex olduğunu anlamak zor değildi. Ah! Gerçekten daha iyi uyanamazdım! Kapıdaki gözler odadan çıkan Jack'e döndü. "Ne var?" dedi sertçe. Herkes bir adım geri atarken odadan çıktı, birkaç saniye sonra kendi odasının kapısı sertçe kapandı. Omuzlarım çökerken kızlar yerde yatan kapıya şaşkınca bakarak içeri girdi.
"Alex neymiş be!" dedi Jane. Lisa'nın gözleri irice açıldı. "Rosalie'ye kötü bir şey olduğunu düşünmese kırmazdı. Biraz korktuğu için sakinleşmesi gerek."
Athena'nın yardımıyla yatağa oturdum. "Özür dilerim, gerçekten. Ben siz konuşun diye bilerek kilitledim ama zaten tam açmaya geliyordum ki..."
"Sorun değil Athena."
Yüzü düştü, "Konuşabildiniz mi?"
Başımı iki yana salladım. Jack ile konuşmak; farklı bir dinden, ırktan biriyle konuşmak kadar zordu. Kafasında kurduğu sistemi yıkmak ise imkansızdı. Ne fısıldamak ne haykırmak ona iyi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
FantasyKapat gözlerini... Karanlık hala çekici, yalnızlık hala en kalabalık sokak.. Dinle sesleri! gürültülü yalnızlık hepsi... Hisset beni...! Rosalie Storm... Elleri kayıplarla dolu, ruhu paramparça olmuş, uçurumun kenarında rüzgara karşı dans eden bir k...