BÖLÜM 51- İTAAT

5.9K 276 44
                                    


Hatırlatma:

Cerberus'un ihtişamlı gövdesi yere serilmişti. Yenilgi gibi değil, daha çok bir saygı gibi... Bana! İnanamayarak ayağa kalktım, parlak üç çift göz bana bakıyordu. Yavaşça yerden yükselmeden bir adım attı ve aramızdaki mesafeyi kapattı, başını hemen önüme koydu sevmemi ister gibi. Dehşetle kalakaldım. Böylesine korkunç bir yaratığı nasıl seveceğimi bilemedim. Oysa dünya üzerinde yaşayan en korkunç adama sevgi beslediğimi unutmuştum.

****

Karanlıktaysanız aydınlığa çok kalmadığını söylerler, belki bir adım. Bilemedim bir adım daha... Kimse karanlığı yırtanın cehennem ateşi olacağını düşünmez, umut etmek gibi pis bir huyu vardır insan oğlunun. En kötüsünden umut ederek kaçar, kaçarken döndüğü yerin cehennem olduğunu fark edemez. Gözleri umutla, kalbi gelecekle kör olmuştur. Kimsenin yerin dibine bakıp düşünmediği gibi, görebildiğimiz tek şey gökyüzüdür ve maviye umudu yüklemeyi beceririz. Gökyüzünün taşıyacak gücü yoktur kimseyi, gelecek kadar boştur o. Kendimizi kandırır, gerçeği fark ettiğimizde toprağa sarılırız.

Bu yüzden yüzüme havlayan köpeğin başını okşayabiliyorum. Çünkü tekmelediği kişinin ayaklarını öpmek dünyanın tüm canlılarına özgüdür! En nefret ettiğimiz kişiyle sevişir, en sevdiklerimizi ise öldürürüz. Hepsi bu.

"Öldürün onu ne bakıyorsunuz!" Eva'nın hırsı onu bir gün dizleri üzerine çöktürecek kadar güçlüydü. Bundan emin olmak zor değil, hiçbir bacak hırsı taşıyamaz! "Size söylüyorum, onun ölüsü elime geçmezse hiç biriniz sabahı göremezsiniz!"

Bütün gözler şüpheyle kısıldı, canını seven sürü üzerime doğru gelmeye başladı. İçimde ufacık korku duymuyordum, huzur çevremi sarmalamıştı sanki. Üzerime koşan askerler, onların peşinden benim tarafımda durmak için gelen bir avuç insan endişelendirmiyodu beni. Ilık hava yüzümü okşarken sakindim, elimi ipeksi tüylerde gezdirdim, üç çift gözden geçen her şeyi görebiliyordum. Bana değil, Nokta'ya  bağlılık yemini ediyorlardı. Karnımın içinde her şeyden uzak olan Nokta'nın olanları hissettiğine yemin edebilirdim. Küçücük kalbinde taşıdığı güç...

Beklemediğim anda ortalığı aydınlatan şimşek Ölüm Vadisi'ne düştü. Solis ve Luna iş başındaydı! Cerberus ağırca başını elimin altından çekti, huzursuzdu. Kapalı dudaklarımın ardından onunla konuştum. 'Eva!' İstediğim basitti. Cerberus ile ayağa kalktım, gelen ordunun karşısında ikimiz vardık.

Bekledim. Cerberus koca orduya karşı tek başına koşarken, önüne çıkan her şeyi yakıp yıkarken bekledim. Eva'nın dizleri üzerine çöküşünü görmek için karşımdaki kaosu büyük bir iştahla izledim. İntikam aç bir duyguydu ve doyurulmadan yok edilemezdi! Doyuracaktım!

Avuçlarımı açıp göğüs hizama kadar kaldırdım, alevlerim sabırsızca titriyordu avuçlarımda. Gözlerimi kana bulanan vadiye çevirdim, Eva kendinden beklenildiği gibi köşesinde dikiliyordu, hemen yanında ise bekçileri... Onun pozisyonundan kurtulmak için kaosun içine doğru ilerlemeye başladım. Aç alevleri kaosun içine saldım. Cerberus büyük bir yıkım yaratmıştı, Eva'nın adamlarının yarısı yerde, diğer yarısı ise boş yere savaşmakla meşguldü. Gözlerim Michael'i aradı, eline geçirdiği avını tek hamlede yere serdi, elindeki kılıcı göğsüne sapladı. Şaşkınlığımı atlatarak ona doğru koşmaya başladım, ondan almam gereken bir şey vardı.

"Michael!"

Gözleri beni buldu, hızla sırtındaki yayı ve okları uzattı. "Eva kaçıyor, bırak gitsin Rosalie!"

Bırak gitsin? Artık çok geçti, annemi benden almadan önce düşünmeliydi bunu. Beni bu denli yalnız bırakmadan önce... Elindekileri hızla aldım ve arkamı döndüm, attığım adım havada kalırken tekrar Michael'e döndüm, "Yapamazsam, Jack'e özrümü ilet." Özür dilemenin ne kadar anlamsız olduğuna aldırmadan koşmaya başladım, etrafımdaki gürültü midemi bulandırsa da dik durmaya çalışarak koştum. Karnımdaki baskı ödümü kopartsada durmadım. Beynim zonkluyordu. Kalabalıktan koparken Eva oldukça ilerlemişti. Arkasına bakmadan rahatça gidiyordu. Yaşananların hiçbiri onun suçu değilmiş gibi.

TOHUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin