Bölüm 25 •Nergis Çiçeği•

42.2K 3.2K 2.9K
                                    

Merhabalaar👋 Tekrar aranıza dönmüş bulunuyorum.

Geçmiş olsun dilekleriniz için çok teşekkür ederim. Birkaç gündür normal rutinime döndüm diyebiliriz ama bölümden önce aksayan derslerimi yetiştirmem gerekiyordu. Bölümü anca tamamladım o yüzden. Salı günü dikişlerim de alınacak, ama daha iyiyim şükür.

Vee canlar geçenlerde bunebilimsizliktir ve zulalcan7 nin doğum günüymüş. Doğum gününüz kutlu olsuuun ❤️Bu bölüm size gelsin. Hepinize iyi okumalar 🌿

                           🔱 🔱 🔱

Barbaros önümdeki Galata Kulesi'nin merdivenlerinden inerken ben de onun ensesiyle bakışıyordum. Bana kalırsa biraz daha durabilirdik ama beyefendi 'Boş boş neyi izlemekten zevk alıyorsun?' diyip gitmek isteyince fazla tutamamıştım. Yine de iyi ki buraya gelmiştik. Çünkü Barbaros biraz da olsa açılmış ve kendinden bahsetmişti. Mesela şu avuç içi meselesi. Her ne kadar ona bunu kimin gösterdiğini bilmesem de bu tarz bir şeyi hissetmese bile benimle paylaşması güzel bir adımdı. Küçük ama güzel adımlarla ilerliyorduk.

Ben şimdi ne yapabiliriz diye düşünürken aniden önümdeki Barbaros'un durmasıyla beraber dengemi kaybedip onun sırtına doğru çarptım. Hala merdivenlerde olduğumuz için düşmemek için Barbaros'un omuzlarını tutarken ellerim karıncalanmıştı.

Hemen ellerimi çekecekken Barbaros bedenini döndürmeden kafasını beni görebilmek için sağa doğru çevirdi ve: "Bugün iyice emin oldum bana aşıksın da fiziksel temas sevmediğimi söylemiştim doktor. Koala gibi ne yapışıyorsun, çek ellerini!"

Elektrik çarpmış gibi dengemi bulup ellerimi onun omuzlarından çekerken: "Bilerek olmadı ki. Birden durunca dengemi kaybettim." dedim.

"Paşa gönlümün keyfinden durmadım herhalde. Şu kalabalığa bak, her yer şeytan kaynamış yine."

Onun gösterdiği yere bakarken asansör kuyruğu bekleyen insanları gördüm. Merdivenin önünde de bekleyen insanlar vardı, bu yüzden çok kalabalıklaşmıştı. Tabi Barbaros'un şeytan kaynıyor diye bahsettiği de insanlardı. Dediğine umutsuzlukla başımı salladım. 'Ah Barbaros bu nasıl tanım?'

Barbaros'a cevap vermeyip kalabalıktan sıyrılmaya çalışırken Barbaros: "Arkamda kalma, geç önümde yürü." dedi.

"Niye ki? Geliyorum işte peşinden."

"Her şeyi böyle sorgular mısın, keşke şu çenen bir dursa da yerine aklın çalışsa. Ortam yine havasızlaşmasın, geç önüme diyorum."

Havasızlaşmasın mı? Yukarı çıkarken yaşadığımız olaya mı gönderme yapmıştı? Beni düşündüğü için ince davrandığını düşünmek istiyordum ama Barbaros'la henüz o kadar ilerlediğimizi düşünmüyordum. Büyük ihtimalle kimseyle uğraşmak istemiyordu ve en az iletişimle bir an önce gitmek istiyordu. O yüzden nasıl rahat edecekse fazla üstelemeden dediğini yaptım.

Normalde bana emir verilmesini sevmezdim ama Barbaros'un dikine gitmek istemiyordum. Hasta ayrıcalığı vardı gözümde. Şimdilik ne kadar uzlaşmacı olursam o kadar iyiydi. Şu aşamada rica etmesini beklemiyordum. O günler de gelecekti elbet. Her zaman bu iletişim dilinde konuşması doğru ve sağlıklı olmazdı. Ama şimdilik köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyebilirdim. Özür dilerim Barbaros, sana biraz ayı benzetmesi yapmış oldum.

Sonunda Galata Kulesi'nden ayrılıp biraz uzaklaşınca: "Ee Barbaros, şimdi İstiklal Caddesi'ne gitmeye ne dersin? Hem belki satranç takımı alacak bir yer bulabiliriz oradan."

Bana İyi GelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin