Barbaros'un odasından çıkınca yavaşça kapıyı kilitledim. Sağı solu belli olmuyordu. Onu henüz tanımadığım için ne yapacağını kestirene kadar bu şekilde olması herkes için daha uygundu.
Aklıma birden kahvaltı mevzusu geldi. Ah tabi hasta bakıcılardan birinin yemek götürmesi gerekiyordu. Oda anahtarı ne kadar az kişide olursa o kadar iyiydi ama muhtemelen benden başkasında da vardı bu anahtar. Bu durum şu an aklıma gelmişken Barbaros'un dünkü şüphelerini hatırladım. Doğru ya ben anahtar sadece bende var diye düşünüyordum. Adam aç kalmayacak ya Gülce, biri odaya giriyordur.
Ah aptal kafam. Yavaşça başıma vurdum. Barbaros bu yüzden tetikte davranıyor olabilir. Sonuçta kimin girip çıktığı onun gözünde belirsiz. Bu konuyu da aklıma bir yerlere not aldım. Neticede Barbaros'un burada rahat ve kendini güvende hissetmesi gerekiyordu. Sadece Barbaros değil tabii ki her hastanın aynı konfor düzeyinde hissetmesi ruh halleri için çok önemli.
Kafeteryaya vardığımda kahvaltı için pek bir seçeneğimin olmadığını fark ettim. Dudaklarım anında düşünme belirtisi olarak büzülürken simit mi yoksa sandviç mi diye derin düşüncelere daldım. Harika cidden çok kararsızım. En sonunda sandviç ve tabii ki çayda karar kıldım.
Kahvaltım bitince saatin henüz hala erken olduğunu fark ettim. Barbaros'un kahvaltısını belki ben götürebilirdim. Odada ne kadar az yabancı insan görürse kendini o kadar güvende hissederdi.
Yine onun odasının olduğu kata çıkınca, bu katla ilgilenen hasta bakıcılardan birini durdurdum.
-Merhaba, bu kattaki hastaların hizmetiyle siz uğraşıyorsunuz sanırım. Odalardan birinde benim hastam yatıyor da. Durumu biraz hassas, yabancı insanlara karşı epey temkinli. Kahvaltısını isterseniz sizin yerinize ben götüreyim.
Kadın beni süzerek önlüğüm ve yaka kartımda göz gezdirdi. Gerçekten de hastanede çalışan doktorlardan biri olduğum konusunda hemfikir olmuş olacak ki konuşmaya başladı.
-Kaç numaralı odada yatan hastayı diyorsunuz?
-317 numaralı. Zaten yeni yatışı gerçekleşti.
Bunu dememle kadının gözleri irileşti. Biraz korku, biraz endişeyle cevap verdi.
-Aman aman, deli o hasta. Dün akşam yemeğini götürmeye gitmiştim, bir an kalkıp beni öldürecek sandım. Yemeği görünce de hakaret edip bu yemekleri yemek istemediğini söyledi. Gözleri bir tuhaf zaten. Tam deli anam tam deli. Çok sevinirim valla mümkünse hepsini al sen götür doktor kızım.
Dünden beri hiç yemek yememiş miydi? Umarım Barbaros'un açlıktan kendini öldürmek gibi bir planı yoktu. Ayrıca niye önüne gelene saldırıyordu ki bu? Sessizce ofladım.
-Yemek işini halletmeye çalışırım abla. Bugün için kahvaltıyı götürebilirim.
-Sen burada bekle kızım o zaman. Diğer hastaların da kahvaltı saati geliyordu zaten. Yemekhaneden servisleri getireyim. Tekini alır sen götürürsün.
-Tamam abla, buralardayım.
Görevli ablayı beklerken Barbaros acaba yine yemek istemez mi diye düşünüyordum. Hep böyle gidemezdi ki? İstese de istemese de yemek yemesi gerekiyordu. Neyin inadını yapıyordu bu adam, her şeyi sorun haline getiren bir hastam var, ne muhteşem (!)
Abla gelince getirdiği tabldotlardan birini alarak Barbaros'un odasına ilerlemeye başladım.
Anahtarla kapıyı açıp içeri girince yine yatakta değil koltukta oturur vaziyette dışarıyı izlediğini fark ettim.
Sabahki konuşmanın üzerine başta çok konuşmak istemesem de neticede ben onun doktoruyum. Bu tür şeylere takılmamam ve duygusal davranmamam gerekiyordu. Derin bir nefes aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana İyi Gel
General FictionBir sosyopatı iyileştirebilir misin doktor, yoksa o sosyopat seni de mi delirtir? • Gülce Ayoğlu - Barbaros Demirkan • 🔱 🔱 🔱 Acı içindeki sesiyle ellerini makinenin yanına vururken transa girmiş gibi "İstemiyorum...