Merhabaa, nasılsınız ❤️❤️
Birkaç bölümdür aklımda olan duygusal bir sahneyi sonunda yazıyorum yehuu, umarım seversiniz. İyi okumalaaar 🌼👋🔱 🔱 🔱
Barbaros'un odasından çıkınca tüpleri bırakmak için tekrar laboratuvara gelmiştim. Tahlilleri vermeden önce hangi sayımların bakılmasını istediğimi de söylemiştim. Kan tahlilinde trombositti, lökositti, demirdi bir sürü şeye bakılıyordu ve hepsi farklı şekilde çalışıyordu. Benim Barbaros'ta istediğim genel kan değerleri yerine hormonlarına bakmak olduğu için ekstra belirtmem gerekmişti.
Diğer sonuçlara göre biraz geç çıksalar da sağolsun laboratuvarda çalışan laborant olabildiğince hızlı işleyeceğini söylemişti. Teşekkür edip oradan uzaklaşırken son durumu bildirmek için Aykut Hoca'nın odasına gitmenin iyi olduğunu düşündüm.
Eminim ki Barbaros gibi bir vaka sadece benim değil onun da ilgisini çekiyordu. Çünkü bunu her doktor açıkça dile getirmese de zeki olan hastalar her zaman daha merak uyandırıcıydı. Barbaros da kesinlikle zeki bir deliydi. Bakınca psikolojik bir hastalığa sahip gözüküyordu ama adamın şeytana pabucunu ters giydirecek zehir bir zekası ve kendinden emin bir duruşu vardı. Hal böyle olunca anlaması ve çözmesi daha zor ama daha ilgi çekici oluyordu. Sanırım biz doktorlar gerçekten zoru seviyorduk. 6 yıllık tıp fakültesini boşuna seçmemişiz demek ki.
Aklım yine üniversite anılarıma ve o anılara sahip olabilmek için verdiğim emeklere gidince yüzümde bir tebessüm oluştu. Belki deli gibi çalışmıştım, yorulmuştum ama gerçekten değmişti, mesleğime aşıktım.
Yüzümde tebessümüm dururken Aykut Hoca'nın odasında olmasını umarak kapıyı tıklattım. Kısa sürede içeriden olumlu bir geri dönüş alınca girip her zamanki gibi hocanın masasının önündeki sandalyelerden birine oturdum.
"Merhaba hocam, nasılsınız?"
Aykut Hoca burnunun ucuna kadar düşmüş olan gözlüklerini çıkartıp masaya bırakırken "İyi diyelim iyi olalım kızım. Sen nasılsın, nasıl gidiyor? Lütfen iyi haberlerin olsun."
"İyi gidiyor hocam çok şükür şimdilik bir aksilik yok. Ben de Barbaros'la ilgili son gelişmeleri vermek için gelmiştim. Az önce onun odasından çıktım. Kan tahlillerini hallettim, öğleden sonra da beyin tomografisi için MR odasına gideceğiz."
Dediklerimle beraber Aykut Hoca'nın kaşları hafifçe kalktı ve yüzünde endişeli bir ifade belirdi.
"Ah MR odası mı? Doğru tabi bu gerekli ama onu odasından tek başına çıkarabilecek misin? Yani biliyorsun biraz sorunlu bir vaka, her an ne yapar ne eder bilemiyoruz. Başa çıkabilir misin? İstersen hastanenin güvenliğini birinin seninle gelmesi için arayabiliriz."
"Teşekkür ederim hocam ama cerrahiden bir arkadaşımla halledeceğiz, yanımda o olacak."
"Hmm hangi arkadaşınmış o bakalım?"
"Kalp damardaki Emir."
Hafifçe başını aşağı yukarı sallayarak "Aa biliyorum biliyorum. Emir iyi çocuktur. Aferin tamam pekala sevindim."
"Ben gidip tomografi işini de halledeyim o zaman, sizi de çok tutmayayım."
"Ne demek ne demek. Git bakalım kızım, dikkatli ol."
"Kolay gelsin hocam."
Hafif bir baş selamıyla odadan çıkınca yavaş yavaş Barbaros'un odasının önüne gitmem gerektiğini fark ettim. Saat yaklaşıyordu ve Emir'i fazla bekletmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana İyi Gel
General FictionBir sosyopatı iyileştirebilir misin doktor, yoksa o sosyopat seni de mi delirtir? • Gülce Ayoğlu - Barbaros Demirkan • 🔱 🔱 🔱 Acı içindeki sesiyle ellerini makinenin yanına vururken transa girmiş gibi "İstemiyorum...